AİK Yazılar ABD 2020 BAŞKANLIK SEÇİMİ VE SEÇİMİN ETKİLERİNE BAKIŞ

ABD 2020 BAŞKANLIK SEÇİMİ VE SEÇİMİN ETKİLERİNE BAKIŞ

abd-seçimleri
Categories:

ABD 3 Kasım 2020 59. Başkanlık Seçimi, ülkenin hem uluslararası rolü hem de iç politikası açışından en önemli seçimlerinden birisidir. Bu seçimleri etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi tüm dünyanın mücadele ettiği koronavirüs salgını diyebiliriz. Koronavirüsü takip eden diğer faktörler ise şu şekildedir:

  • George Floyd’un öldürülmesi ve akabinde yaşanan protestolar
  • ABD Yüksek Mahkeme Üyesi Ginsburg’un hayatını kaybetmesi ve yerine Amy Barret’ın atanmak istenmesi
  • Trump’ın çekilmeyi planladığı Paris Antlaşması ve iklim değişikliği düzenlemeleri
  • “Hasta Koruma Kanunu” ve “Ekonomik Bakım Yasası”
  • Ekonomi

Tüm bu koşullar bir araya geldiğinde yaşanan gerilim ve kutuplaşma, Biden ve Trump arasında stratejik olarak farklılaşmayı beraberinde getirmiştir. İki aday da görüş olarak birbirinden oldukça zıt şekilde söylemlerde bulunmuştur. Önemli bir nokta olarak belirtmek gerekir ki; Trump’ın seçimi kaybetmesi halinde “Trumpizm” kavramının ABD’de varlığını sürdürmesi beklenmekteydi. Bu durum Biden’ın seçimi kaybetmesi durumunda protest hareketleri, “hashtag” aktivizmi ve Z kuşağı hareketliliği olarak karşımıza çıkacaktı.

   Adaylar ise şu şekildeydi;

  • Demokrat Parti eski başkan yardımcısı Joe Biden ve görevdeki Kaliforniya Senatörü ve başkan yardımcısı adayı Kamala Haris.
  • Cumhuriyetçi Parti adayları görevdeki Başkan Donald Trump ve başkan yardımcısı Mike Pence.

Trump’ın Kongredeki azil sürecinin beraatle sonuçlanmasıyla Trump seçimlere güçlü bir şekilde giriş yapacağını göstermiş oldu. Ancak Demokrat Parti’nin ön seçim için aday sayısı yirmi dokuzdu. Bu sayı modern ABD tarihinin en fazla adaya sahip ön seçimi olduğunu gözler önüne seriyordu. Uzun ve yıpratıcı geçen bu süreçte diğer en fazla delegeye sahip olan Barnie Sanders’ın adaylıktan çekilmesi ve Biden’ı destekleyeceğini ilan etmesi üzerine partinin olası adayı Joe Biden oldu.

abd-secim-1

Seçim Yaklaşırken ABD İç Politikası

Anketlere göre Trump destekçilerinin en önem verdikleri konular ekonomi ve şiddet suçlarıyken Biden destekçileri içinse ekonomi, sağlık hizmetleri, koronavirüs salgını, ırk ve etnik eşitsizlikti. Anketlere katılanlar Trump’ı yalnızca ekonomi alanında tercih ediyorlardı. Kaldı ki seçim sürecinde Trump’ın en büyük sığınağı kendisinin başkanlık döneminde işsizliğin %3,5 seviyesine gerilemiş olmasıydı. Ancak anketlerin gösterdiği başka bir husussa ırk ilişkilerindeki problemlerle başa çıkmak, başkan olarak doğru mizaca sahip olmak ve kadınları endişelendiren konuları ele almak gibi meselelerde Biden büyük bir farkla tercih ediliyordu. Kısacası anketler bize DP adayı Joe Biden’ın CP adayı Başkan Donald Trump’a üstün geleceğini önceden göstermişti diyebiliriz.

Koronavirüs Krizi

Koronavirüs krizi hayatı durdurması, ekonomiyi aksatması ve 200 binden fazla kişinin ölmesiyle tartışmasız seçmen için önemli konuların başında geliyordu. Trump’ın koronavirüs salgınını ciddiye almayan açıklamaları ve bunun üzerine bir gazetecinin Trump’ın koronavirüs üzerine gizli konuşmalarını açıklamasıyla halkın Trump’a olan güveni azalmıştı.

Trump salgın esnasında kendi sağlık bürokrasisinin üst düzey kişileriyle tartışmalara girdi. Biden ise bu konuda Trump’ın aşılar hakkındaki tutarsız konuşmaları sebebiyle Trump’a güvenmediğini ve Trump erken harekete geçmediği için halkın özgürlüğünü kaybettiğini belirtti.

Bütün bunların üzerine Trump’ın koronavirüs testinin pozitif çıkması ve Beyaz Saray salgını Trump’ın kampanya boyunca en sıkıntılı dönemiydi.

Sonuç olarak Biden’ın koronavirüs hakkındaki açıklamaları ile Biden güven kazanmış oldu.

Ekonomi

Koronavirüs salgınına bağlı olarak veriler ABD ekonomisinin 1929’dan beri yaşadığı en büyük ekonomik daralmayı yaşadığını belirtiyordu. Bütün dünya ile mart ayında alınan kısıtlama kararları, ABD’de kısıtlamalar sebebiyle öncelikle hizmet sektörü olmak üzere birçok sektörde iş kayıplarına neden oldu. İşsizliğin artmasıyla Başkan Trump en güçlü kozlarından birini kaybetti. Bu duruma rağmen seçmenlerin çoğu ekonomi konusunda hâlâ Trump’a daha fazla güveniyordu.

abd-trump-biden

George Floyd’un Öldürülmesi ve Protestolar

George Floyd’un öldürülmesiyle ABD’de 1968 yılından beri en geniş çaplı ırkçılık protestoları yapıldı. Şiddet içeren gösteriler karşısında Trump 1807 İsyan Yasası’na başvuracağını ve orduyu konuşlandıracağını belirtti. Bunun üzerine başta ırkçılık karşıtı olan bu gösteriler daha sonra Trump’ın olay karşısında gösterdiği tavra karşı protestolara dönüştü.

Biden ve Trump arasındaki görüş farklılıkları bu meselenin de seçim malzemesine dönüşmesine sebep oldu. Trump bu süreçte muhafazakâr sağ tabanı destekledi ve göstericileri suçlayarak aşırı sağ ve ırkçı seçmene seslendi. Gösteriler karşısında kanun ve nizamı sağlayacağını söyleyerek banliyölerde yaşayan beyaz seçmenlere ulaşmaya çalıştı.

Protestolar devam ederken 23 Ağustos’ta siyahi Jacob Blake’in Wisconsin polisi tarafından felç bırakılmasıyla doruk noktasına ulaştı. Demokratlar ve Biden ülkedeki sistematik ırkçılığa dikkat çekerken Trump tekrar polisin ve güvenlik güçlerinin arkasında durmayı tercih etti.

 Trump protestolar sonrasında zarar görmüş yerleri ziyaret ederken yıkımların sebebi olarak iç terörü gösterdi ve polislerin baskı altında olduğunu belirtti. Biden’ın başkan olması durumunda polis teşkilatını kaldıracağını iddia etti ve banliyölerde yaşayan halkın can ve mal güvenliğini ancak kendisinin koruyabileceğini vurguladı. Biden ise şiddet içeren gösterileri kınadı ve polisin de yetkisini aşan bazı hamleler yaptığını belirtti.

Yüksek Mahkeme Atamaları

ABD Yüksek Mahkemesi üyesi Ruth Bader Ginsburg’un ölmesiyle Trump Amy Coney’i aday gösterdi. Bu durum seçmen açısından oldukça önemliydi çünkü kritik hukuki süreçlerde karar alma yetkisine sahip ABD Yüksek Mahkemesi’nin dokuz yargıcı arasındaki ideolojik denge oldukça önemliydi.  Ginsburg’un vefatından önce Cumhuriyetçiler tarafından aday gösterilen beş, Demokratlar tarafından aday gösterilen dört yargıç vardı. Ancak Trump’ın istediği atama gerçekleşirse bu denge bozulacaktı.

Trump aday gösterme hakkının olduğunu belirtirken Biden seçmenin söz hakkı olduğunu ve atamanın seçim sonrasına bırakılması gerektiğini söyledi.

abd-secimler

ABD Başkanlık Seçim Sistemi ve Başkan Olmak için Gereken Temel Nitelikler

ABD başkanlık seçimi süreci ön seçimler ve parti toplantılarıyla başlar. Ön seçim ve parti toplantılarıyla ana partiler başkan adayını belirler.

Amerikan Anayasası’na göre başkan adayı olabilmek için üç temel koşul vardır.

  • Amerikan vatandaşlığını Amerika’da doğarak elde etmiş olmak
  • En az otuz beş yaşında olmak
  • ABD’de en az on dört yıl yaşamış olmak.

Ön seçimlerin nasıl yapılması gerektiğine dair ABD Anayasası’nda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu sebeple ön seçimin usulleri eyalet yasalarıyla düzenlenmiştir. Başkan adayı olmak için “primary” ve “caucus” adı verilen iki farklı türde ön seçim yapılır.

Ön seçimler ve parti toplantılarından sonra DP ve CP ulusal bir kongre düzenleyerek başkan adayını belirler ve başkan adayları seçtikleri başkan yardımcısını açıklar. Seçim günü eyaletlerdeki nüfus, kampanyasını desteklediği parti adayı için oy kullanır. Aslında kullanılan bu oylar seçim kurulunu oluşturan delegeleri belirler. Başkanlık seçimini ise iki yüz yetmiş delege kazanan aday kazanmaktadır.

ABD başkanlık seçimi süreci artık klasikleşen bir döngüden oluşmaktadır. Adaylar, seçimden önceki yılın bahar ayında aday olma niyetlerini açıklar. Seçimden önceki yılın yaz ayından seçim yılının bahar ayına kadar “primaries” ve “caucus” süreçleri devam eder. Kasım ayında seçimler gerçekleşir aralıkta ise Seçim Kurulu’nda oy kullanılır. Seçim yılından sonraki ocak ayındaysa Kongre seçim oylarını sayar ve 20 Ocak’ta ABD’nin yeni başkanı belirlenmiş olur.

abd-secimleri

ABD 2020 Seçimlerinin Genel Anlamda Etkileri

Obama döneminde (2008-2016) söylemsel olarak küresel bir ümit aşılanmış olsa da sonuç olumsuz olmuştu. 2016’da seçilen D. Trump ile karamsarlık daha da yayıldı. Liberal düzenin yıkılması tartışmalarından, beyaz ırkçılığın yükselmesine ve İslamofobi’nin öne çıkarılmasına kadar birçok konuda Trump’ın başkanlık dönemi iç politika açısından farklıydı. Fakat Trump’a geniş kitlelerden destek geldi. Bunun nedenleri olarak Trump’ın Amerika’daki yeni bir sosyolojiyi temsil ederek müesses nizamdan rahatsız bir orta sınıfın varlığı ve artık çözüm üretmeyen statükocu siyaset yapma tarzına karşı çıkması söylenebilir.

Trump asıl etkisini dış politikada gösterdi. Yaptığı hamleler, dış politikada yapım tarzı ve en önemlisi iklim değişikliğinden Çin’e kadar birçok konudaki yaklaşımı hem tartışıldı hem de başka tür bir siyasetin mümkün olduğunu gösterdi. Trump döneminde ABD içeride ve dışarıda çok ciddi sarsıntılar geçirdi.

Trump döneminde silahlanma arttı ve siyasal kutuplaşma derinleşti. Bu aşırı siyasallaşmanın bir sonucu olarak da 2020 ABD seçimlerine katılım yüzde 70’lere yaklaşarak son yüzyılda seçimlere katılım oranının artmasına sebep oldu.

Trump farkına varmadan siyasal partilerin dönüşümünü hızlandırdı. CP daha fazla sağ siyasete kaydı, Amerikan milliyetçiliğini derinleştirdi ve sosyal taban olarak daha çok Avrupa’daki aşırı sağcı partilere benzemeye başladı. DP ise hem Trump’ın politikalarına tepki gösteren hem de değişen küresel trendlerden etkilenerek kendisini ortanın solu sayılabilecek bir noktada buldu. Hem sosyolojik hem de siyaseten dönüşen bu iki parti birbirinden daha da uzaklaştı ve bu durum muhtemelen ileriki yıllarda Amerikan siyasetinde üçüncü güçlü siyasal partinin kurulmasının önünü açacak pozisyona geldi.

trump-ve-biden

Küresel siyaset anlamında Trump dönemi küreselleşmenin, uluslararası liberal düzenin ve uluslararası kurumların etkinlik anlamında gerilediği bir süreçti. Biden’ın seçilmesiyle birlikte Avrupa dahil tüm Batı ülkeleri sevince büründü. Eski liberal düzenin geri geleceği, ABD önderliğinde küresel sorunlara çözüm aranacağı ve Çin’e yönelik yeni bir yaklaşımın oluşacağı beklentisi bir anda arttı. Bu nedenle Biden’ın yapacağı politikalar hem uluslararası hem de Amerika’nın küresel sistem içerisindeki konumunu ciddi şekilde belirleyecektir.

Türk-Amerikan ilişkilerine bakacak olursak; son dört yıldır ilişkiler büyük oranda Erdoğan ve Trump arasındaki özel iletişim ile sürdürüldü. S-400’lerden F-35’lere, Halkbank davasından CAATSA yatırımlarına kadar birçok konu ya soğutuldu ya da ertelendi. Biden döneminde elbette bu yaklaşım değişecektir. Ancak Türk-Amerikan siyasetinde ana problem ortaya çıkan sorunlar değil, aksine iki ülkenin birbirini nasıl algıladığıdır.  

1 thought on “ABD 2020 BAŞKANLIK SEÇİMİ VE SEÇİMİN ETKİLERİNE BAKIŞ”

  1. Yoğun ve etkili içeriğiyle göz kamaştırıyor yazınız . ABD seçimlerinin diğer ülkelere etkilerini de konu edinen detaylı bir yazıyı da merakla bekliyorum.

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir