Arap Baharı, 2010 yılında başlayan Arap dünyasında yaşanan bir dizi hükümet karşıtı protesto ve ayaklanmadır. Arap Baharı; Arap halklarının özgürlük ve insan hakları taleplerinden ortaya çıkmış protestoların, gösterilerin ve iç çatışmaların yaşandığı toplumsal bir siyasi harekettir.
Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Suudi Arabistan, Fas, Umman, Irak gibi ülkeler başta olmak üzere tüm Arap Dünyasında baş gösteren halk ayaklanmaları ve silahlı çatışmalardır. 2010 yılında Tunus’ta üniversite mezunu bir seyyar satıcı olan Muhammed Buazizi’nin devlet görevlileri tarafından tezgahına el konulması üzerine kendisini yakarak gerçekleştirdiği eylem, Arap Baharı Devrimi’ni başlatmıştır. Aslında bu eylem, devrimin kıvılcımı olmuştur çünkü bölge halkları zaman zaman belli grupların gerçekleştirdiği isyanlarla içinde bulundukları durumlara karşı tepki göstermişlerdir. Bölge ülkelerinde yaşanan yüksek oranlı işsizlik, yolsuzluk ve halkların yönetimlerde söz sahibi olamaması protestolara neden olmaktadır. Bu tepkilerine cevap alamamaları ve yaşam şartlarında herhangi bir iyileştirme yapılmaması bölge halklarını ‘devrim’ niteliğinde bir ayaklanmaya teşvik etmiştir. Nitekim Buazizi’nin eylemi sonrası Tunus’ta başlayan olaylar büyümüş ve bölgedeki diğer ülkelere de sıçramıştır. Bazı ülkeler bu değişim sürecini daha yumuşak atlatırken kimilerinde ise durum hayli ciddi boyutlara ulaşmıştır. Tunus ise bu değişim sürecini ağır atlatan ülkelerin başında gelmektedir. Tunus’ta 2010 yılında başlayan halk hareketlerinde ön plana çıkan unsurlar; ömür boyu liderlik anlayışının terk edilerek seçimlerin açık, demokratik bir şekilde yapılması, yolsuzlukların üzerine gidilerek halkın güveninin kazanılması, her muhalif grubun kendini özgürce ifade edebilmesinin sağlanması, basın-yayın üzerindeki sansürün kaldırılması olmuştur. Devrime giden yolda ön plana çıkan unsurlardan birisi de işsizlik, eğitim gibi birçok alanda sorunlar yaşayan genç kesimdir. Devrimin ilk başlarında tam olarak örgütlü bir yapı oluşturamasalar da sonraları daha aktif ve örgütlü bir yapıya dönüşmüşlerdir. Tabi ki sadece genç kesim değil çeşitli sivil toplum hareketleri de (Selefiler, Hizb-et Tahrir, Tebliğciler ve Şii akımlar) gibi Cumhurbaşkanı Bin Ali karşısında muhalefet tarafını oluşturmuştur.
Diğer taraftan Tunus ile başlayıp diğer Arap ülkelerine yayılan olaylar dünya kamuoyunda önemli bir gündem haline gelmiştir. Bu devrim hareketleri Arap Baharının etkisi altındaki ülkelerinin uluslararası ilişkileri ve dış politikalarında da değişimlere yol açarken uluslararası aktörlerin olaylara karşı tepkilerini de şekillendirmiştir. Tunus özelinde başlayan olaylara başta ABD ve Fransa gibi Batılı güçler güçlü tepkilerde bulunurlarken Avrupa Birliği olayları daha temkinle karşılama eğiliminde olmuştur.
Devrim sonrasında ise ülke ve halk, Burgiba ve Bin Ali yönetimleri ve uygulamalarıyla hesaplaşmak durumunda kalmıştır. Bu hesaplaşma süreci, Tunus’ta işlerin eskisinden daha iyiye gideceğine dair bir ümit taşısa da beklenenin aksine yönetimde ve halkın ekonomik refah durumunda bir iyileşme yaşanmamıştır. Sonuç olarak birçok siyasi kriz yaşamasına rağmen Tunus, demokratik ve liberal kazanımlarını korumayı bir ölçüde başarmıştır. Ülkedeki devrim hareketleri, daha fazla özgürlük getirmesine rağmen ülkenin beklediği ekonomik beklentileri tam olarak karşılayamamıştır. Tunus devrimden bu yana çok sayıda siyasi bunalım yaşasa da halk belli bir noktada uzlaşmıştır. Ancak ekonomi alanında aynı başarı sağlanamadığından ülke genelinde zaman zaman protestolar düzenlenmektedir.
Kaynakça
Kaynak 1: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/819719