Öz
Bu yazının temel amacı, küreselleşen dünya düzeninde ortaya çıkan Bölgeler Arası (Inter-Regionalism) ve Bölgeler Ötesi (Trans-Regionalism) kavramlarının Afrika ve Avrupa Birliği ilişkileri bağlamında incelenmesidir. Ayrıca bu yazı, bu iki birliğin 21. yüzyılda sürdürdüğü “İki Birlik, Tek Vizyon” anlayışını da ele almayı amaç edinmiştir.
Giriş
Sömürge Dönemi’nden süregelen ve içinde birçok sorunu barındıran Afrika ve AB ilişkileri, II. Dünya Savaşı’nın ardından oluşan “dekolonizasyon” dönemiyle bir değişiklik sürecine girmiştir. Bu dönemde hızla bağımsızlıklarına kavuşan Afrika ülkeleri, kendilerine nazaran oldukça gelişmiş Kuzey ülkelerine karşı direnç göstermiştir.
Ancak bu durum 1947-1991 yılları arasında süren Soğuk Savaş Dönemi’nin ardından tüm Dünya’da yayılan bölgeselcilik anlayışıyla farklı bir tutuma evrilmiştir. Bu dönemden sonra uzlaşmacı bir ilişkiler bütünü seyreden Afrika ve AB ilişkileri, özellikle 2000’lerden sonra Afrika’nın kalkındırılmasına ilişkin projelerin görüşüldüğü ve uygulandığı zaman dilimine geçmiştir.
Bu dönemde Afrikalı liderler, kıtanın marjinalleşmesini önlemek amacıyla, Avrupa Birliği ülkeleriyle olan ilişkilerini geliştirmek ve derinleştirmek istemişlerdir. Kıta-Kıta bağlamında sürdürülen bu ikili ilişki, bölgeler arası bir iş birliği anlayışını ortaya çıkarmıştır.

Avrupa Birliği ve Afrika Birliği Bölgeler Arası/Ötesi İlişkileri
Avrupa Birliği ve Afrika Birliği hususuna gelmeden önce Bölgeler Arası/Ötesi İlişkilerinin ne olduğunun incelenmesi gerekmektedir. Bu iki kavram için genel anlamda bir tanım kullanmak olanaksız olmakla birlikte bu kelimelerin son zamanlarda özellikle uluslararası mecrada çok sık kullanılmasından ötürü bu kavramların tanımlanması üzerine çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmalar neticesinde bölgeler arası ilişkiler, 4 alt başlığa ayrılmıştır:
- Belirli bir bölge içerisindeki ilişkilerin çalışılması (intra-regionalism)
- Bölgeler arası resmi/formel ilişkilerin çalışılması (inter-regionalism)
- Bölgeler arası/ötesi enformal/gayri resmi ilişkilerin çalışılması (trans-regionalism)
- Bölgelerin üçüncü ülkelerle geliştirdikleri ilişkilerin çalışılması (hybrid inter-trans regionalism)
Yani kısaca bir bölgesel örgütün bir başka bölgesel örgütle yürüttüğü ilişkiler, bölgeler arası/ötesi ilişkiler şeklinde tanımlanabilir. Bunun dışında bu kavramların daha iyi anlaşılması için uluslararası ilişkilerde hangi yöntem ve şekillerde tezahür ettiğini bilmek gerekir. Bölgeler arası ilişkilerde temel mekanizma, difüzyon mekanizmasıdır.
Bir biyoloji terimi olan difüzyon; tanımı gereğince maddelerin çok yoğun ortamdan, az yoğun ortama doğru geçmesidir. Bunu ülkeler arası ilişkilere uyarlayacak olursak “belirli bir pratiğin bu pratiği kullanmayan aktörlere doğru yayılması” şeklinde ifade edilebilir. Bu bağlamda bölgeler arası ilişkiler; ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan gelişmiş ülkelerin kendi uyguladıkları pratiklerin ve yöntemlerin bu açıdan gelişmemiş ülkelere doğru yayılmasıdır. Bu yayılma; norm sosyalizasyonu, taklit etme, benzeşme, uyumlaştırma gibi endirekt (dolaylı) difüzyon mekanizmaları kullanılarak gerektiğinde pozitif veya negatif yaptırımların uygulandığı zorlayıcı ve direkt difüzyon mekanizmaları kullanılarak sağlanabilmektedir.

İkinci belirttiğimiz yöntem daha çok bir bölgenin diğer bölgeye nazaran daha gelişmiş ve dolayısıyla baskın olduğu asimetrik ilişkilerde daha çok gözlenebilir bir durumdur. Avrupa ve Afrika Birliği ilişkileri buna örnek gösterilebilir. Gelişmişlik hususunda aralarında bir uçurum olan bu iki birlikte, Afrika ülkeleri kalkınma umuduyla Avrupa ülkelerinin kendilerine dayattığı ve işlevsiz birçok ekonomik anlaşmayı imzalamak durumunda kalmış ve hedeflenen kalkınma hızının gerisinde kaldıklarını fark ettiklerinde farklı yollara başvurmuşlardır. Bu da Afrika Ülkelerini çağın çok daha gerisinde bırakmıştır.
Bu asimetrik ilişkiler ve bunların getirdiği birçok koşul, AB’nin kendi normlarının dış yardım uyguladığı bölgelerde benimsenmesini beklemesi ve bunu bir politik koşul olarak belirtmesi gibi nedenler AB’nin sosyo-ekonomik unsurları bölgeler arası/ötesi ilişkilerde bir zorlayıcı unsur olarak kullandığı görülmektedir. Hatta belli başlı sosyo-ekonomik problemleri bünyesinde barındıran bazı ülkelerle iş birliğinin askıya alınabileceğinin yer aldığı maddelerden oluşan Cotonou Antlaşması’na göre, AB’den kalkınma yardımı almanın bir şartı da rüşvete/bozulmaya karşı mücadeleye öncelik verilmesiydi.
Bu da rüşvet/bozulmanın ileri seviyelerde olduğu gelişmekte olan ülkeleri yardımlardan mahrum bırakan bir maddeydi. Avrupa’nın diğer gelişmekte olan ülkelerle yürüttüğü bölgeler arası/ötesi ilişkilerdeki temel amacı dış yardım gönderilen bölgelerdeki refah seviyesinin artırılmasıyla ters orantılı şekilde Avrupa’ya yapılan göç akımının da azaltılmasıdır. Bu hususta bu bölgelerdeki güvenlik sorunlarıyla yakından ilgilenilmekte; eğitim, sağlık gibi hizmetlerin karşılandığından emin olunmaya çalışılmıştır.

21. Yüzyılda Afrika-Avrupa Birliği İlişkileri
Bu ikili ilişkinin tohumları 1997’de Avrupa Toplulukları Komisyonunun yayınladığı “Yeşil Belge” ile atılmıştır. Bu belgede sadece Afrika ile değil tüm Afrika, Karayip ve Pasifik ülkeleriyle olan ilişkilerin iyileştirilmesini hedef alıyordu. Bu belgeye göre Avrupa ülkelerinin bu ülkelerle yürüttüğü sömürge ve sömürge sonrası dönemin geride kaldığı ve küreselleşen dünyadaki uluslararası ortamın bu ülkelerle olan partnerliği olağan kıldığı belirtilmiştir. Zaten 3 yıl sonra imzalanan Cotonou Antlaşmasıyla da Avrupa ülkelerinden gelecek olan dış yardımların koşulları belirlenmiş oluyor, bu ülkelerdeki kalkınma planları yerine oturmuş bulunuyordu.
21. yüzyıl Afrika ve Avrupa Birliği ilişkileri özeline bakacak olursak 2000-2014 yılları arasında düzenlenen dört ayrı zirve, bu ilişkilerdeki esasların belirlenmesinde önemli bir adım olmuştur. Bu zirveler sırasıyla; Kahire Zirvesi, Lizbon Zirvesi, Tripoli Zirvesi ve Brüksel Zirvesi şeklindedir. Bu zirvelere 54 ülkesi bulunan Afrika Birliği ve 28 üyesi olan AB’nin (günümüzde 31 Ocak 2020 tarihinde Birleşik Krallığın üyelikten resmen çekilmesiyle 27 üyesi vardır) liderleri ve ülkelerin temsilcileri katılım göstermiştir.
Bu zirvelerde sadece gündem sorunları ve bunlara ilişkin çözüm üretmenin yanı sıra BM ve diğer uluslararası kuruluşlardaki reformların desteklenmesi, 2050 Afrika’nın Entegre Deniz Stratejisi’nin oluşturulması, Küresel Isınma gibi uluslararası ortamda yer edinen hususlarda da ortak hareket etmeyi öngörmektedirler. Bu bağlamda Avrupa’nın Afrika’daki beklentisinin ana unsurları ekonomik kalkınma, çoğulculuk, iyi yönetim ve politika denilebilir. Bu zirveler sonucunda Afrika ve Avrupa Birliği ilişkileri daha kurumsal ve resmi bir temele dayandırılmaya başlanmıştır.
Kahire Zirvesi
3-4 Nisan 2000’de düzenlenen Kahire Zirvesi ve ardından imzalanan Kahire Deklarasyonu ve Kahire Eylem Planı neticesinde 20’den fazla sosyal, ekonomik ve politik alanda öneriler verilmiştir. Bunlardan bazıları: Bölgesel ekonomik iş birliği ve entegrasyonu, özel sektörün gelişimi ve yatırımlar, altyapı sorunlarının çözümü, yüksek orandaki dış borçların azaltılması, insan hakları, iyi yönetim ve hukukun üstünlüğü, göç ve mülteci sorunlarının önlenmesi, yabancı düşmanlığının önlenmesi, terörizm, insan kaynaklarına yatırım yapılması… tartışılan konulardandır. Bu atılan ilk önemli adım, bu iki birliğin diyalog sürecini güçlendirdi ve Afrika Birliği Örgütü’nde bir değişime neden oldu. Afrika Birliği Örgütü, Afrika Birliği’ne dönüştü ve Afrika Birliği’nin kalkınması için Yeni Ortaklık Programı kabul edildi. Taraflar aralarındaki diyalogun ve iş birliğinin geliştirilmesi için Afrika Birliği Kurucu Yasası (AU Constitutive Act) ve AB Afrika Stratejisi 2005 (The EU Africa Strategy 2005) gibi politik dokümanları ortaya çıkardılar. Bundan sonra Avrupa’nın nihai önceliği Afrika’nın kalkınması olarak kararlaştırıldı ve Afrika’nın Milenyum Kalkınma Hedeflerine2 ulaşması için projeler geliştirme kararı alındı.

Lizbon Zirvesi
Taraflar arasında gerçekleştirilen ikinci zirve Lizbon’da 2007 yılında düzenlenmiştir. Bu zirvede görüşülen temel hususlar Kahire Zirvesi’ne benzemekle beraber bu iki birliğin yürüttüğü ortaklığın karşılıklı hesap verilebilir düzeye çıkarılması, küresel konulara yönelik yük paylaşımının gerçekleştirilmesi, dayanışma ve karşılıklı güven seyrinde izlemesi öngörülmüştür.
Bu zirvede AB’nin baskın taraf olma rolünden kaçındığı da görülmektedir. Yine bu zirvede Afrika’da uygulanılacak olan girişimlerin bir düzene oturtulması açısından Afrika-AB Ortak Stratejisi Birinci Eylem Planı (2008-2010) kararları görüşülmüştür. Bu kararlar neticesinde 8 öncelikli iş birliği alanı kararlaştırılmıştır, bunlar: Barış ve güvenlik, Demokratik yönetim ve insan hakları, bölgesel ekonomik entegrasyon, ticaret ve altyapı, milenyum kalkınma hedefleri, enerji, göç, istihdam, bilgi toplumu ve uzaydır.
Bu kararlara bakacak olursak bu zirvede daha çok Afrika bağlamındaki sorunlarla beraber tüm dünyayı etkileyen global sorunlar da ele alınmıştır. Örneğin Kahire Zirvesi’nde bahsedilmeyen iklim değişikliği, enerji ve uzay küresel konulardır ve AB, bu zirveyle beraber bu hususları Afrika Birliği ile ortak bir tartışma konusu haline getirmiştir.
AB ile görüşülen ve düzenlenen tüm planlamalarla beraber Afrika’da istatistik açıdan bir gelişme kaydedilmesine rağmen maalesef bu oran diğer gelişmekte olan ülkelerin kalkınma oranlarının halen çok gerisinde kalmaktadır. Bir başka deyişle Afrika, AB ülkelerinden ve diğer gelişmiş ülkelerden aldığı desteklere rağmen yeterince gelişme sağlayamamaktadır.

Tripoli Zirvesi
Bu zirve 29-30 Kasım 2010 tarihlerinde Libya’da düzenlenmiştir. Bu zirvede görüşülen diğer hususlara ilave olarak üstünde durulan genel husus Afrika’nın güvenlik sorunuydu. Afrika’nın bünyesinde barındırdığı terörizm ve organize suç gibi ulus aşırı problemlerin görüşülmesi kararlaştırıldı. Yine barış ve güvenliğin önemine dikkat çeken AB, Afrika’daki barış ortamını desteklemek amacıyla Afrika Barışa Destek Tesisi’nin oluşturulmasına karar verdi. Bu Avrupa ve Afrika arasındaki güvenlik alanında gerçekleştirilen ilk gelişme oldu.
Brüksel Zirvesi
2-3 Nisan 2014’de Brüksel’de gerçekleşen “İnsana, Refaha ve Zenginliğe Yatırım” temalı toplantı birçok Afrika Birliği üyesi, başkanlığı, sözcüsü ve Avrupa Konseyi başkanı, Avrupa Komisyon başkanı gibi önemli şahıslar dahilinde gerçekleşti. Temadan da anlaşılacağı üzere alınan kararlar daha çok BM kararları doğrultusunda alındı. Temel hedefler: Afrika’da Barış ve güvenliğin sağlanması, demokratik ve iyi bir yönetimin uygulanması, insan hakları çerçevesinde insani gelişim ve eğitimin sağlanması, kalıcı ve kapsamlı kalkınma ile kıtasal entegrasyonun sağlanması gibiydi. 4. Zirve olan Brüksel Zirvesi 2014- 2017 yıllarını kapsamaktaydı ve birçok kez Avrupa ve Afrika’nın geleceklerinin ortak olduğu ve gelecekte de “eşit ortaklar” şeklinde çalışacakları vurgulanmıştır.

Sonuç
Afrika ve Avrupa, Sömürge Dönemi’nden itibaren günümüze kadar kıta-kıta ilişkilerini ve bağlarını koparmamış ve gelecekte de koparmayacağı aşikâr olan bölgelerdir. Fakat bu ilişkilerde geçmişten beri gelen pürüzler ve stratejik hatalar Afrika’yı çağın gerisinde bırakmış ve içerisinde birçok sosyo-ekonomik ve güvenlik sorununu ortaya çıkarmıştır. Bu hususta Avrupa’nın Afrika ile olan bu planlamalarını “göç sorununu engelleme” temelli görmesi kendimce Afrika’yı çağın gerisinde bırakmaya iten sebeplerden biridir.
Bu göç problemi AB Bakanı Ömer Çelik’in açıklamalarında da yer almıştır. Bakan bu konuda şöyle bir açıklama yapmaktadır: “Bu insanları belli coğrafyalara hapsetmek ve Avrupa’dan uzak tutmayı başarı zannetmek, sömürgecilikten daha beter sonuçlar doğurur.” Bu görüşünü Afrika Birliği- Avrupa Birliği 5. Zirvesi’ne ilişkin değerlendirmesinde belirtmiştir. Yani bu dört zirveden sonrasında düzenlenen 5. ve ardından gelen 6. zirvede de görüyoruz ki göç ana temalardan biridir ve bu Avrupa’yı en çok endişelendiren konulardan biridir.
Yine de Avrupa, Afrika’yla yürütülecek ilişkilerin stratejik öneminin farkında ve Afrika’yı kaybetmekten korkar bir tutum sergilemektedir. Afrika’nın yükselen dış yatırımcılarının yanında (Çin, Hindistan, Brezilya, Türkiye ve Rusya) AB’nin, Afrika’ya yönelik rekabetin bundan sonra daha açıktan yürütüleceğine dair mesajlar vermesi pek şaşırtmıyor. Bu bağlamda ilerleyen yıllarda AB’nin, Afrika üzerinde alacağı önlemler ve uygulayacağı kararlar merak konusu.
Kaynakça
1) Hakan MEHMETCİK, Bölgeselcilik Çalışmalarında Bölgeler Arası ve Bölgeler Ötesi İlişkiler: Avrupa Birliği ve Afrika Birliği İlişkileri Örneği, Uluslararası Siyaset Bilimi ve Kentsel Araştırmalar Dergisi, cilt 7, özel sayı, Temmuz 2019.
2) İbrahim ARSLAN, 21.Yüzyılda Afrika-Avrupa Birliği İlişkileri: İki Birlik, Tek Vizyon, Marmara Avrupa Araştırmaları Dergisi, cilt 23, sayı 1, 2015.
3) Kaynağa ulaşmak için tıklayınız.
4) Kaynağa ulaşmak için tıklayınız.