Bu yazı, 19.03.2020 tarihinde okumuş olduğum Emin Gitmez tarafından hazırlanan T.C. Karacadağ Kalkınma Ajansı ile yayınladığı, ‘’Brezilya Raporu’’ adlı yazının birinci ve ikinci bölümünün kendi düşüncelerimle yapılmış bir analizdir.
Öncelikle yazının birinci kısmı ülkenin genel profili hakkındadır. Brezilya bayrağında 3 renk bulunmaktadır. Bayraktaki sarı renk ülkenin bulunduğu altın rezervini, mavi renk atlas okyanusunu ve yeşil renk ormanları temsil etmektedir. Brezilya’ya konumu bakımından bakacak olursak Atlas Okyanusu’na kıyısı bulunması (12,000 km) ve Şili ile Ekvator hariç tüm Latin Amerika ülkelerine sınırı bulunması, önemli bir konumunun olduğunun göstergesidir. Bununla birlikte, ülkenin ekonomik faaliyetleri ve nüfus genelinin ticaretin yoğun olduğu Sao Paulo, Rio de Janeiro, Belo Horizonte gibi okyanus kıyısı eyaletlerinde yer almaktadır. Brezilya’da tropik bir iklim mevcuttur. Yazlar doğu ve kuzey doğu bölgesinde sıcakken, kış mevsiminde ise kıyıda 20 ˚C’ye kadar ulaşabilir. Brezilya’nın dağlık arazisinde daha soğuk, güneyde ise nemli ve astropikal bir iklim vardır.
Brezilya 1500 yılında Portekizli denizci Pedro Alvares Cabral tarafından keşfedilmiş, uzun süre Portekiz kolonisi olmuş ve 1822 yılına kadar Brezilya İmparatorluğu olarak kalmıştır. Askeri bir rejim başa geçtikten sonra (Brezilya Federal Cumhuriyeti) 1984 yılında önemli demokratikleşme hareketleri atmış, geç kalsa da bu konuda başarılı olmuştur. Bunu yazıdaki ‘’Farklı ten rengine, dini inançlara ve kökenlere sahip yaklaşık 200 milyonluk nüfusun artık cebren bir arada tutulmasına çalışılmamaktadır. Temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, anayasal reformlar, federal birimlere yetki ve sorumlulukların devredilmesi ve diğer reformlar sonucu Brezilya’da demokratik bilinci oldukça yüksek, örgütlü ve katılımcı bir vatandaş profiline ulaşılmıştır.’’ kısmından anlayabiliriz. Brezilya’da başkan federal hükümetin yürütme kurulunun başıdır. Oldukça geniş yetkiye sahip olmasına rağmen kanun çıkarma yetkisinin olmaması daha demokratik bir ortam sunuyor şeklinde yorumlanabilir.

Brezilya’nın Latin Amerika’nın en kalabalık ülkelerinden biridir, 2012 yılında yaklaşık 200 milyon nüfusa ulaşmıştır. Halkın %87’si şehirlerde yaşamaktadır ve doğum oranı %15.2 olmakla birlikte gayet kalabalık eyaletlere sahiptir. Brezilya’nın bu kalabalık nüfusunda yerliler, Afrika’dan getirilmiş siyahiler ve Orta Doğu Avrupa’dan gelen beyazlar oluşturmaktadır. Bunu çeşitliliğin en önemli sebeplerinden olarak hammadde arayışı ve köle ticareti olduğu büyük bir gerçek olduğu yorumlanabilir. Sonuç olarak, yazıda verilen piramitleri ve bilgileri incelediğimizde Brezilya’nın gelişmekte olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yazının ikinci bölümünde ise uluslararası konumundan bahsedeceğim. Brezilya iktisadi ve sosyal gelişimi desteklemek için pek çok kuruluşun içinde yer almaktadır. Örnek göstermek gerekirse, ülkemizin de içinde bulunduğu G-20, DTÖ ve Dünya bankasına üyedir. Brezilya’nın özellikle Latin Amerika ülkeleri ile yakın bağları vardır. LAFTA üyeliğinin yanı sıra Paraguay, Arjantin ve Uruguay ile MERCOSUR Ortak Pazarını kurmuş olması Latin Amerika’daki entegrasyon hareketlerinde etkin rol almasına rol gösterebiliriz. Yazının ‘’AB göz önüne alınarak hazırlanan ‘Asuncion Anlaşması’ ve ‘’MERCOSUR; Avrupa Birliği (AB) modelini izleyerek, serbest ticaret, gümrük birliği ve ortak pazar hedeflerinin hâkim olduğu bir yol haritası çizmiş olup, nihai olarak ise her alanda entegrasyonu sağlamak istemektedir.’’ kısımları MERCOSUR’un asıl amacını açıklamaktadır. Yazının bu kısmında AB ile ilişkilerine daha çok değinilebilirdi diye düşünüyorum.