Çin Halk Cumhuriyeti, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan adasına 2 Ağustos 2022 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu ziyaret sonrası “Tayvan Beyaz Kitabı” olarak adlandırılan Çin – Tayvan ilişkilerindeki politikasına yönelik bir manifesto yayımladı.
Çin’in kendisi için tehdit oluşturan durumlarda yayımladığı bilinen beyaz kitaplara, 1993 ve 2000 yıllarından sonra 2022’de yayımladığı beyaz kitap eklendi. Bildiride, Çin’in Tayvan ile birleşme için gerekli olan ulusal birliği sağlamaya “hiç olmadığı kadar yakın, kendinden emin ve muktedir” olduğunu belirtmesiyle birleşme kararlılığı ve ABD’ye olan tepkisi dikkat çekti. Belge, Çin’in bölücü bir harekete izin vermeyeceğini ortaya koyması yönünden aynı zamanda bir ültimatom olarak değerlendirildi.
Nancy Pelosi’nin ziyareti, 25 yıl aradan sonra Tayvan adasını ziyaret eden görev başındaki ilk siyasi lider olması sebebiyle Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu ve yönetimini sürdürmekte olan Çin Komünist Partisi tarafından büyük tepkiyle karşılandı. Ziyaret, “örtülü tanıma” olarak değerlendirildi. Belgenin açıklanmasıyla birlikte Tayvan ana muhalefet partisi olan Milliyetçi Parti bir heyetin ana karayı ziyaret edeceğini duyurdu. ABD işbirlikçisi Demokrat İleri Parti ise karara tepki gösterdi. ABD’de Beyaz Saray hükümeti, Pelosi ziyaretini tanımadığı şeklinde bir duruş sergiledi. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü görevini yürüten John Kirby, ABD’nin Tayvan Bağımsızlığı’nı desteklemediğini bildiren açıklamalar yaptı. Pasifik ülkeleri arasındaki dengeyi kontrol etmeye çalıştığı bilinen ABD’nin bu ikili politikası, Çin’in statüsünde muğlaklık yaratarak refleks ölçmeye çalıştığını düşündürdü. Küçük Pasifik ülkeleri ise Çin’in askeri gücünden çekinerek ABD’nin Pasifik politikasına dahil olmaktan kaçındı.
“Tayvan Sorunu ve Yeni Dönemde Çin’in Birleşmesi” başlığını taşıyan belgede, yeniden birleşmenin Çin’in yeni yüzyıl hedefinin vazgeçilmez bir parçası olduğu vurgulandı. 1949 Çin’in kuruluşundan sonra Çin Komünist Partisi’nin “Tayvan Boğazı’nın her iki yakası da aynı ailedir.” barışçıl yaklaşımına dikkat çekerek aynı zamanda Xi Jinping’in önderliğinde 2012’de yapılan 18. Ulusal Kongre’de partinin yeni ve inovatif çözümler yürürlüğe koyduğu ancak tüm bu girişimlerin önceki yıllarda Tayvan’daki ayrılıkçı yönetim tarafından sabote edildiği hatırlatıldı. İlk yüzyıl hedefi olarak Çin’in Komünist Parti yönetimiyle, tüm yönleriyle orta halli refah toplumuna başarıyla ulaştırıldığı ve şimdi Çin’i modern sosyalist bir ülke yapmanın hedeflendiği belirtildi. Çin, gerekirse dış güçlere ve ayrılıkçı gündem taşıyan eylemlere karşı güç kullanacağını ancak burada Tayvan’daki giderek barışma siyasetine yaklaşmakta olduğu bilinen Çinli halkın hedef olmadığını ekledi ve bu bağlamda Çin devriminin öncüsü Dr Sun Yat Sen’in “Birleşme Çin ulusunun tüm milliyetlerinin ortak umududur. Eğer Çin birleşebilirse tüm Çinliler mutlu bir yaşam sürecektir; eğer birleşemezse, herkes acı çekecektir.” sözü hatırlatıldı.
Tayvan Çin ve ABD için neden bu kadar önemli?
Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1949’daki kuruluşundan günümüze en önemli gündem maddesi Tayvan’ın ana karaya katılması olmuştur. ABD ise stratejik muğlaklık politikası izleyerek bir yandan yalnızca Pekin ile resmi diplomatik ilişkisi olup Çin hükümetinin tek devlet olduğunu desteklerken diğer yandan olası bir işgal durumunda müdahale edeceğini ve Taipei’ye savunma silahları tedarik edeceğini söylüyor. Öyle ki İngiliz menşeili “Economist” dergisi Mayıs 2021 sayısında Tayvan’ı “dünyanın en tehlikeli yeri” olarak nitelendirmiştir. Peki ABD – Çin ilişkilerinde yıllardır gerilim yaratan Tayvan konusunu iki ülke için bu kadar önemli yapan nedir?
Bana göre, Tayvan’ın öneminin iki temel sebebi var. Bunlardan ilki Tayvan’ın: Çin, Japonya, Güney Kore ve Tayvan’ın batı noktalarından geçerek Asya’daki üreticilerin Avrupa ve ABD pazarlarına ve aradaki bölgelere mal taşınmasında ana rota olan Tayvan Boğazı ve Luzon Boğazı arasında son derece stratejik bir konumda yer alması. İkincisi ise 2021’de değeri 100 milyar dolara ulaşan Tayvanlı şirket Taiwan Semiconductor Manifacturing Company’nin dünyadaki çip üretiminin yarısından fazlasını kontrol etmesi.
Bu sayede Tayvan dünyanın en iyi 20 ekonomisinden biri olmuş ve bir bilişim devi haline gelmiştir. ABD’nin endişesi ve konuya dahiliyetinin ise açıkça Çin’in olası Tayvan işgali sonucunda bu endüstriyi kontrol altına alarak önlenemez bir güce ulaşacağından kaynaklandığını düşünmekteyim.