AİK Yazılar ÇÖKÜŞE GİDEN YOL: ARJANTİN NEDEN KRİZDE?

ÇÖKÜŞE GİDEN YOL: ARJANTİN NEDEN KRİZDE?

Categories:

GİRİŞ

Arjantin ekonomisinin sorunları özünde Türkiye ekonomisinin sorunları ile çok fazla derecede benzerlikler barındırıyor: çalışan nüfusun sektörel dağılımları, işsizlik oranları, ekonomik krizlere girme tarihleri ve nedenleri ve benzeri bir sürü etken birbiriyle neredeyse aynı. Bu yüzden bizlerin, Arjantin’in yaşadıklarını yaşamamamız için Arjantin’in sorunlarını anlamamız son derece önemli.

GENEL HATLARLA ARJANTİN

Öncelikle Arjantin’i tanımak genel özelliklerinden bahsetmek gerek. İlk olarak, nüfusu yaklaşık 45 milyon olan Arjantin’in ekonomisi ağırlıklı olarak tarım ve tarıma dayalı sanayi üzerine kuruludur.[i]        Brezilya’nın ardından hem nüfus olarak hem de yüzölçümü olarak kıtanın en büyük ikinci ülkesi olan Arjantin, Dünya’nın en büyük 24. ekonomisine sahiptir.[ii]

İHTİŞAMLI ZAMANLAR: 1880-1914

Arjantin ekonomisi diyince aklınıza hemen istikrarsızlık, borç, hiperenflasyon, devalüasyon gibi kavramların gelmesi çok normal. Çünkü Arjantin de diğer Latin Amerika ülkeleri gibi son 100 yıldır bunlarla boğuşmakta. Sadece son 100 yıldır değil, Arjantin bir İspanyol kolonisi olarak kurulduğu ilk zamanlarda da çok fakir bir ülkeydi. Özellikle bu fakirlik 1850’lerin sonu ve 1860’ların başındaki iç savaşla had safhaya ulaştı. Peki her zaman böyle miydi? Arjantin halkı hiç müreffeh bir yaşam sürmemiş miydi? Evet çok zengin oldukları bir zaman dilimi oldu. Arjantin 1880-1914 yılları arasında gerçekten de çok zengin bir ülkeydi. Hatta öyle ki, Avrupalı işinsanları çok zengin birini tarif etmek için “Bir Arjantinli kadar zengin” cümlesini kullanırlardı. Fakat 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla beraber hem ülkelerin bütçelerinin büyük kısmını askeri harcamalara ayırmaları hem de Arjantin ekonomisinin tam olarak olgunlaşmayıp gelir kaynağını yabancı sermayeden elde etmesi nedeniyle Arjantin ekonomik bir darboğaza sürüklendi.

SAVAŞ SONRASI DÖNEM: 1918-1929

1. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle beraber Dünya piyasaları yeniden açılmış fakat hem ülkelerin savaştan yeni çıkmış olmalarının getirdiği ekonomik sıkıntılar hem de özel yatırımcılar tarafından piyasalara duyulan güvensizliğin getirdiği bir sonuç olarak Arjantin ekonomisi bir istikrarsızlık dönemine girmiştir. Çünkü Arjantin ekonomisi yukarıda da belirttiğim gibi genellikle tarım ürünlerinin ihracatına dayanıyordu fakat özellikle Avrupalı yatırımcılar Arjantin’den pahalıya alacakları ürünleri SSCB, Türkiye gibi hem Arjantin’e kıyasla daha yakın hem de yeni kurulduğu için elindeki ürünleri daha ucuza satmak zorunda olan ülkelere yöneldiler. Bu durum Arjantin ekonomisinde dalgalanmalara yol açtı. Diğer bir nedense savaş öncesindeki durum gibi Arjantin’in büyük ölçüde ekonomisini yabancı sermayeyi temele alarak inşa etmesidir.

BÜYÜK BUHRAN DÖNEMİ: 1929-1933

Büyük Buhran dönemi tüm Dünya’yı etkilediği gibi Arjantin’i de es geçmedi. Çünkü kriz her yeri vurmuştu ve yapılabilecek ekonomik faaliyetler oldukça sınırlıydı. Bu sebepten de Arjantin ürünlerine olan talep (mısır, buğday, keten tohumu vs.) oldukça azalmıştı. Öte yandan Arjantin’in para birimi Peso da krizden nasibini almıştı. 1931-32 yılları arasında Peso, %40’lık bir değer kaybına uğradı. Fakat tüm bunlara rağmen Arjantin, hem Güney hem de Kuzey Amerika’nın krizin etkilerini en az yaşayan ülke olmuştur. Şöyle ki kriz öncesi Arjantin ile kriz sonrası Arjantin’i karşılaştırırsak reel üretimde düşüş sadece %14 seviyesinde gerçekleşirken, deflasyon ise %6’da kalmıştır.

Kıtanın güneyine inip Brezilya’ya bakarsak reel üretimin %28, Şili’ye bakarsak %27 azaldığını görürüz. Büyük Buhran Arjantin ekonomisini de etkiledi fakat gelişmiş ülkeler daha derin yaralar aldığından dolayı Arjantin uluslararası ekonomideki nıspi yerini korumayı başarmıştır.

KAMU, KAMU, KAMU: JUAN DOMINGO PERON DÖNEMİ

1943’te Ramon Castillo hükümetine darbe yaparak başa geçen hükümetin başında Domingo Peron, 1946’da yapılan seçimi de kazanarak iktidarını sağlamlaştırdı. Defalarca bahsettiğim gibi Arjantin ekonomisinin ana gelir kaynağı yabancı sermaye yatırımlarıydı. Fakat Peron şovenist bir tutum sergileyerek neredeyse bütün özel girişimleri kamulaştırarak yabancı yatırımcının ülkeyi terk etmesine sebep oldu. Peron, ekonomideki yabancı rekabetini düşürmek amacıyla birçok üründe uygulanan koruma politikasını artırarak devam ettirdi. Ayrıca devletin gelirleri tam olarak dağıtmamaktasın üzerine kamulaştırılmış işletmelerin zararı artmıştır. Bunu önlemek amacıyla Peron hükümeti para basımını artırsa da bu, enflasyonu hızlandırmaktan başka bir işe yaramamıştır. 1955 yılında askeri darbeyle hükümetten gönderilen Juan Peron, 1973’te tekrar seçilse de bu sefer ölüm nedeniyle iktidardan düşmüştür. Yerine geçen eşi Isabel Peron, kocasının uyguladığı politikaları tekrardan uygulamaya koymuştur. Fakat bu sefer halk bundan rahatsızlık duydu ve işçiler greve başladı, sokaklar karıştı ve ordu duruma müdahale ederek yönetime el koymak suretiyle 1976’da tekrardan askeri darbe ile başa geçti. 

ÖZGÜRLÜK? 1976 SONRASI

Deve sonrası biraz daha özgürleşen Arjantin ekonomisinde bu sefer de yurt dışına sermaye kaçışı sorunu baş göstermiştir. Yerel yatırımcının ülke piyasalarına gücenmemesi sonucu faaliyet alanını ülke dışına taşıması da denebilir buna. Bunun sebebi olarak ticaretin liberalleşerek Peron’un yaptıklarının tam tersinin uygulanmasını gösterebiliriz. Fakat 1982’de başlayan ve 2 ay süren Falkland Savaşları ve Meksika’da patlak veren borç krizi ülkenin ekonomisini olumsuz yönde etkilemiştir. Bu iki olayın etkileri birkaç yıl boyunca sürmüştür. Hatta öyle ki 1982’de %165 olan enflasyon oranı, 1985 yılında %672 seviyelerine çıkmıştır. Ekonomide ortaya çıkan bu istikrarsızlık hükümeti yeni bir plan hazırlamaya itmiş ve ortaya Austral Planı çıkmıştır. 1985-86 arasında yürürlükte kalan bu şok programa göre sıkı para ve maliye politikası uygulanarak harcamalar azaltılacaktı. Temel amacı zirve yapan enflasyonu düşürmek ve kamu finansmanındaki dengesizliği ortadan kaldırmak olan bu plan ilk aylarında başarılı olmuştur. Çünkü eski para birimi Peso’nun yerini Austral almıştı ve 1 Austral = 1000 eski Peso’ya, 0,8 Austral ise 1 Dolar’a eşitlenmişti. Fakat bu planın başarıya ulaşmış olmasının getirdiği rehavetin sonucu olarak ilk aylardan sonra bu plan ilk zamanlarındaki gibi sıkı sıkıya uygulanmıyor ve denetlenmiyordu. Planın başarısız sonuçlanmasının diğer bir sebebi de plan sadece enflasyonu düşürmeye yönelikti, bunu yapısal reformlarla destekleyip enflasyonu stabil seviyelerde tutmaya yönelik değildi. Bu planın sonrasında Arjantin hükümeti ekonomiyi düzeltmek adına çok sayıda programı uygulamaya almış fakat bunların da hiçbiri elle tutulur reformlarla desteklenmemişti. Austral planının başarısızlığının etkileri sadece ekonomiyle sınırlı kalmamış, siyasete de sıçramıştı. 1989’da yapılan genel seçimleri Suriye asıllı “El Turco” lakaplı Carlos Menem kazanmıştı. Menem, 1991’de yeni maliye bakanı Domingo Cavallo ile birlikte Austral’ı Dolar’a eşitleyen çarpıcı bir planı uygulamaya aldı. İlk zamanlarında olmasa da sonradan IMF’in de desteklediği bu plana göre Austral %15 oranında devalar edilerek 1 Dolar = 10.000 Austral eşitliği sağlanmış, daha sonra ise 1 Peso = 10.000 Austral eşitliği sağlanarak 1 Peso = 1 Dolar eşitliği sağlanmıştır. Bunun yanında otomobil, tekstil ve ayakkabı dışında bütün ithalat kalemlerinde gümrük vergileri kaldırılarak dış ticarete özgürlük tanınmıştır. Geniş kapsamlı bir özelleştirme hareketi başlatılmış ve bankacılık reformu yapılmıştır.

Plan ilk yıllarında başarıya ulaşarak ekonomik bir istikrar sağlamıştır. Bunun yanında hiperenflasyon durdurulmuş, enflasyon tek hanelere indirilmiş hatta 1999’da enflasyon sıfırın altına düşmüştür. Özelleştirmelerin artması ve istikrarın sağlanması yabancı sermaye Arjantin’e tekrardan olumlu bakmaya başladı ve ülkeye yapılan yatırımlar arttı. Fakat bu süreçte reel döviz kuru yükseldi. Planın etkilerini uzun vadede incelersek genel olarak başarıya ulaştığını söyleyebiliriz fakat önceki planlar gibi bu planın da temel sorunu yapısal bir değişiklik içermemesiydi, Arjantin ekonomisi hala daha dışa bağımlı bir ekonomiydi. Bunun bir sonucu olarak 1995’te Meksika’da, 1997-98’de Rusya ve Güneydoğu Asya ülkelerinde ve 1999’da Brezilya’da patlak veren ekonomik krizler Arjantin ekonomisine derin darbeler vurmuştur. Ayriyeten Arjantin’in uyguladığı bu politika, enflasyonu düşürmeyi amaçlamıştır fakat bu amaçla ulaşmak için para esnekliğinin kaybedilmesi riskini de göze almıştır. Politika, sonuca ulaşınca Arjantin parası gerçekten de esnekliğini kaybetmiştir ve bu da birkaç yıldır kendini göstermeyen fiyat istikrarsızlığı ve dengesizliğini tekrardan günlük hayata dahil etmiştir. Arjantin’in 90’lı yıllara damga vurarak gelecek vadeden bir ülke haline gelmesinin ardından böyle bir çöküşe geçmesi bütün gözlemcileri şaşırtmıştır. Fakat Arjantin için daha kötü günler kapıdaydı. Aynı tarihlerde Türkiye’de de meydana gelen ekonomik kriz, Arjantin’i de vurmuştur. Devlet, kendisinden tahvil alan müşterilerine karşı moratoryum ilan ederek borçlarını ödeyemeyeceğini açıklamış, bu süreçte iki haftada tam 4 tane hükümet kurulmuştur. Yaşanan bu kriz sonucu işsizlik %20’lere dayanmış, enflasyon %41 artmıştır. İnsanlar bankamatiklerden paralarını alamıyor, huzursuzluk kendini sokakta vandalizm olarak gösteriyordu. 2 yıl boyunca devam eden bu ekonomik kriz yerini 2003’te başlayan bir toparlanma sürecini bıraktı. Sanayi yatırımları artmış, enflasyon %41’den %3,7’ye gerilemiş, faizler ise %50’den %20’ye inmiştir. Daha sonraki yıllarda Arjantin, gelişimini devam ettirerek Dünya’nın en büyük 20 ekonomisi arasına girmiş ve devlet başkanları nezdinde G-20 liderler zirvesinde temsil edilmeye hak kazanmıştır.


[i] https://www.mfa.gov.tr/arjantin-ekonomisi.tr.mfa

[ii] https://tr.euronews.com/2022/11/22/imf-verileri-guncelledi-turkiye-2021-ve-2022de-dunyanin-en-buyuk-20-ekonomisi

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir