AİK Yazılar Dünden Bugüne Avusturya Aborjinleri

Dünden Bugüne Avusturya Aborjinleri

Categories:

Adından da anlaşılacağı üzere insanın olgunlaşmasının, gelişmesinin, insan-ı kâmil’e ulaşma
çabasının hikayesidir aslında insanlık tarihi. Ancak insan bir yandan gelişmek adına büyük
adımlar atarken, bir yandan da yaptığımız tanıma ters düşecek birçok olaya imza attı
“insanlık” tarihinde. İşte bu utanç verici olaylardan birini bu yazımızda ele alacağız: Aborjin
Katliamı.
Aborjin ismi Latince “Ab” ve “Origine” sözcüklerinden türemiştir. “Kökenli, kökene ait”
anlamına gelmektedir. Aborjinlerin Avusturalya kıtasındaki tarihinin yaklaşık 40.000 yıl
öncesine dayandığı düşünülmektedir.
Avustralya ve Tasmanya’nın yerli halkı olarak bilinen Aborjinlerin dünyanın geri kalanından
izole olmuş, Avustralya kıtasındaki kendi hâllerindeki sakin yaşamları 1770 yılında İngiliz
denizci James Cook’un adaya ayak basması ve müteakibinde 26 Ocak 1788’de ilk Britanya
donanmasının Sydney Körfezi’ne varması ile tamamen sona erdi. James Cook Avustralya’nın
doğu sahillerini Büyük Britanya adına ele geçirdi ve burayı Yeni Güney Galler olarak
isimlendirdi.
ABD ile İngiltere arasında yapılan Bağımsızlık Savaşı’nın ardından ABD’nin İngiliz suçlularının
kıtaya yollanmasını reddetmesiyle beraber yeni keşfedilen bu kıta İngilizlerin suçluları kendi
vatanlarından uzaklaştırmak adına buldukları yeni bir mekân hâline gelmişti.
1788’de Sydney’e gelen ilk koloni ile Aborjinler ilk kırılmayı yaşadı. Avrupa’dan bu izole
kıtaya gelen İngilizlerin beraberinde getirdikleri ve yerli halkın alışık olmadığı hastalıklar
(çiçek, grip, kızamık, suçiçeği) ile çok sayıda Aborjin’in ölümüne yol açmıştı. Avrupa’dan
“sürgün” edilen beyazlar Avustralya’nın verimli olan ve kıtanın doğal kaynaklarının çoğunu
bulunduran güney kısımlarını mesken edinerek Aborjinlerin yaşaması için gereken temel
gereksinimlerle de bağlarını kesmiş oldular.


Aborjinlerin mağduriyetleri bu olaylarla da sınırlı kalmadı. İngiliz sömürgeciler kıtayı
kendilerine ait kılabilmek için yerlilere birçok soykırım uyguladı. Bahsi geçen soykırımlar
gerçekleştirilirken de herhangi bir ahlakî değere aykırı gelinmediğini ise evrim kuramını
merkeze alan bir mantaliteyle kanıtlamaya çalıştılar. Bu düşünceye göre kıta yerlileri
İngilizlerden daha alt tabakada olan gelişimini tamamlamamış bir ırktan geliyordu. Bu
sebeple onları insan olarak kabul etmeyerek onların binlerce yıl yaşadıkları toprakları da
Terra Nullius (sahipsizler ülkesi) olarak tanımlıyorlardı. Kolonicilerin Aborjinleri kıtadan silme
çalışmalarının bir diğer ayağını ise 1869 yılında çıkartılan “Aborjin Koruma Yasası” ile yerli
ailelerin parçalanması ve binlerce çocuğun ailelerinden kopartılarak asimile edilmesi
oluşturuyordu.
1788’den 20. Yüzyıla kadar uygulanagelen Aborjin soykırımında “beyaz adam” gelmeden
önce sayıları 750.000 civarı olduğu tahmin edilen yerlilerin sayıları 20. Yüzyılda vahim bir
şekilde 50.000 altına düşmüştür. Kıtanın asıl sahibi ve demografik çoğunluğu teşkil etmesi
gereken Aborjinler Avrupalıların bu vahşi işgali sonrası kendi vatanlarında azınlık konumuna
gelmişlerdir.
Son 25 yılda yaşanan gelişmelerle ise İngilizlerin 1999 yılına kadar kabul ettikleri kıtaya
Aborjinlerden daha önce yerleştikleri iddiası kanun ile son bularak bu durumun tam tersinin

yaşandığı gerçeği resmi olarak kabul edildi. Günümüzde Avusturalya’nın en büyük yerli
kuruluşu ATSIC, aborjin haklarını korumaya ve gündeme getirmeye çalışmaktadır. Bu
kuruluş, hükümetin daha önceki yıllarda aborjinlere uygulanan soykırım için özür dilenmesini
talep etmiştir. Fakat bu talep her defasında reddedilmiştir. Ta ki Avusturalya başbakanı Kevi
Rud’a kadar… Kavin Rud, aborjinlerden özür dilenmesi hakkında hazırlanan önergeyi meclise
arz edip burada bu önergeyi okumuş ve aynı mecliste aborjinlerden resmen özür dilenmiştir.
İnsanlık tarihinin kara lekelerinden biri olan Aborjin Soykırımı bize gösteriyor ki insanlık ne
kadar teknik, bilimsel ve düşünsel olarak gelişse de kibrini ve ancak ve sadece kendi çıkarını
bir kenara bırakmayı öğrenmediği sürece, yapacağı her kötülüğe kendi açısından bir bahane
uydurup kendini haklı göstermeyi ve vicdanını rahatlatmayı başaracaktır.

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir