Uluslararası tabire göre rızasız, tehdit ve baskıyla çalıştırılan bir kişi “köle işçi” olarak adlandırılır. İşçi ile işveren arasında karşılıklı hakka dayalı bir hukuk vardır. Köle işçi ve köle sahibi arasında ise durum böyle değildir. İşveren kişinin işçiye ödediği ücret; yapılan işin karşılığı olarak borçtur, bir lütuf değildir. Ayrıca işveren, işçiye karşı sadece borcunu ödemekle değil, aynı zamanda işçinin çalışma saatlerine saygı göstermekle ve can sağlığını korumakla da yükümlüdür. Köle işçilikte ise durum tam tersidir. İşçiyi köle olarak çalıştıran işveren, borcunu ödemeyi köle işçinin canını bağışlamakla eş değer tutar.
Günümüzde emperyalist Çin Devleti’nin Doğu Türkistan’da izlediği politika tam olarak köle işçiliktir. Çin’in bu tutumu sadece Doğu Türkistan halkına karşı değildir. Yüzyıllardır devam eden bu süreçte Çin, kendi halkı da dahil olmak üzere birçok topluma bu politikayı uygulamıştır. Bunun en büyük örneği Çin Seddi’nin inşasıdır. Üstelik Doğu Türkistan’da uyguladıkları bu politikayı dünya kamuoyuna “istihdam sağlıyoruz” şeklinde sunmaktadır.
Komünist Çin Rejimi, Doğu Türkistan’da kamplara topladığı insanları önce beyin yıkama işleminden geçirmiştir. Bu kişiler arasında rejim için tehlike arz edenleri açık hava hapishanesine çevirdikleri ülkedeki hapishanelere göndermiş, geri kalanlar ise fabrikalarda ve pamuk tarlalarında zorla çalıştırılmaya gönderilmişlerdir. Aralarında ismini çokça duyduğumuz dev fabrikalarının bulunduğu birçok şirket günümüzde bu toplumun emeğini sömürmektedir. Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü, geçtiğimiz mart ayında “Satılık Uygurlar” adında bir rapor yayımlayarak 21. yüzyılda köleliğin yeniden diriltildiğini gözler önüne sermiştir. Raporda yer alan detaylar, Doğu Türkistan’da bir köle pazarı kurulduğunu göstermektedir. Öyle ki, Çinli şirketlerin yayımladığı iş ilanlarına bakıldığında “1000 etnik azınlık, online rezervasyon için bekliyor. Şincan yönetimi, Şincan’da eğitim görmüş, politik ve sağlık elemelerinden geçmiş 1000 kişiyi organize etti. Yaşları 16-18 ve Şincan yönetimi tarafından kayıt altına alındı. Şincanlı çalışanların avantajları yarı-askeri yönetim sistemine uygun, zor işlerin altından kalkabilir, personel kaybı olmaz” ifadeleri görülmektedir.
Pekin yönetiminin aracı şirketleri “köle pazarına” teşvik edici unsurları da vardır. Çin’in uyguladığı köle pazarında yaş, cinsiyet ya da sağlık durumu ile ilgili filtrelemesi yoktur. Faydalanabilecekleri tüm Uygurları sömürmeye adeta ant içmişlerdir. Öyle ki, kadınlar bir yandan çocuklarından ve eşlerinden koparılıp fabrikaya çalışmaya gönderilirken diğer yandan zorla kısırlaştırılıyorlardır. Fabrikada çalıştırılanların yanı sıra zor şartlar altında, uzun saatlerce pamuk tarlalarında ya hiç ücret ödemeksizin ya da çok ucuz miktarda ücretle çalıştırılan köle işçiler de bulunmaktadır. Köle işçinin zorla çalıştırılarak topladığı pamuk, yine işçilerin baskıyla çalıştırıldığı fabrikalarda işlenmektedir.
Çin’in sahip olduğu siyasi ve ticari güç, dünyanın bu duruma kayıtsız kalmasına ve burada işlenen pamuğun dev markalar tarafından kullanılmasına neden olmuştur. Aksi takdirde Çin, bu markalara yaptırım uygulamıştır.
Kaynakça
Kaynak 1: Abdülhakim İdrisi, Kızıl Kıyamet
Kaynak 2: Mehmet Emin Buğra, Şarki Türkistan Tarihi