19. yüzyılda; sanayi devrimiyle beraber, hızla değişen ve gelişen dünya beraberinde birtakım problemler doğurmuştur. Bu problemlerin en temel sebebi enerji ve üretim kaynakları oluşturmuştur. Fosil yakıt olarak nitelendirilen kömür, petrol ve doğalgaz gibi doğal kaynaklar aşırı kullanımı ile sera etkisi yarattığından atmosfer sıcaklığını arttırmakta ve beraberinde doğal dengeye zarar vermektedir.
Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısı itibarıyla doğanın işleyiş dinamiklerinde gözle görülür değişimler oluşmuş ve bilhassa doğal yaşam ile dolaylı olarak insan yaşamı değişimlerden etkilenmiştir. Değişimler artık devletlerin ve devlet üstü kurumların birtakım politikalar yapmasını veya mevcut politikaları değiştirme zorunluluğu yaratmıştır. Söz konusu en büyük değişim fosil yakıt tüketim politikalarında olmuş ve olmaktadır. Ancak her kurumun ve devletin değişimi farklı hızlarda ve tutumlarda olmaktadır.
Kamu politikaları, toplumun ve piyasanın tüketim alışkanlıklarını yönlendirmede etkili olabilecek farklı yöntemler geliştirebilmektedir. Örneğin, çevre dostu teknoloji ve projelerin teşvikinin yapılması ile arz ve talep tarafından kullanılan enerji miktarı azaltılabilir. Bunun yanı sıra; emisyon vergileri konularak çevreyi kirleten araçlar, endüstriyel ürün ve teknolojilere olan talebin düşmesi sağlanabilir. Bunlara ek olarak, bir diğer politika türü sübvansiyondur. Sübvansiyon; devletin üreticiye yönelik vergi indirimi, geri ödemesiz hibe veya düşük faizli kredi sağlayarak çevre dostu üretimi ve AR-GE yatırımlarını teşvik biçimidir.
Devletlerin politikalarını belirleyen birçok faktör vardır. Bu faktörler ya halktan gelen talepler ya da devlet üstü kurumlar tarafından önerilen veya dayatılan politikalar olabilir. BM, AB, COP ve DSÖ gibi kurumlar ve konferanslar; iklim değişimi konusunda oluşan sorunlar neticesinde birtakım hedefler ve politikalar geliştirebilir. Bu politikalar ile devletlerin, şirketlerin ve dolayısıyla toplumların davranışları veya teşvikleri değişebilir. Değişimi sağlayan etkenler ise devlet üstü kurumları oluşturan devletlerin birbiriyle olan ilişkileri, STK’lar veya iklim doğal tahribattan doğan zararların etkilerinin görünmesi olabilir. Ancak tüm bunlara rağmen devletler değişim konusunda çoğunlukla çok istekli olmamakta, süreçleri ağır yürütmekte ya da hiç uygulamamaktadır. Bu durumun sebebi ise siyasi kaygılar, politikaların uygulanmasının maliyetli oluşu ve uzun süreçte çıktıların elde edilmesi gibi sebepler sayılabilir.
Üç Büyük Yapının Politikaları
AB
- Avrupa Birliği’nin Çevre Eylem Programları, hukuksal bağlayıcılığı olmayan, konseyin resmi beyanı olarak kabul edilen belgedir. Eylem programı, zamanın şartlarına ve gerekliliklerine göre yenilenmekte ve uygulanmaktadır. İlk program 1973 yılında oluşturulmuş olup yedi kez değişmiş ve günümüzde 2013-2023 programı dikkate alınmaktadır. Program genel olarak ekonomi, çevre ve sosyal yaşam alanlarında düzenlemeler ve hedefler içermektedir. Ayrıca AB üyesi ülkelerin birbiriyle koordine ve yardımlaşmalı bir biçimde hareket etmektedir.
- AB, 2018 yılında 2030 İklim ve enerji hedefleri belirleyerek sera gazı emisyonlarının azaltılmasını hedeflemiştir. Hedefler şunlardır: Yerel sera gazı emisyonlarının %40 oranında azaltmak, 2030’da en az %32 oranında yenilenebilir enerji kullanımına ulaşmak, 2030 yılı itibarıyla AB’de %32.5 oranında bağlayıcı bir enerji verimliliğine sahip olmak.
- Genel olarak AB, yaptığı program ve atılımlarla piyasayı bu alanda teşvik etmekte ve mevcut kurumlar açısından en kararlı hareket eden kurum olarak dikkat çekmektedir.
ABD
- Federal Vergi Kredileri, elektrikli araçlar ile yenilenebilir enerji yatırımları için vergi indirimi ve uygun kredi teşvikidir.
- Enerji verimliliği programları, binaların yenilenebilir enerjiye verimliliğini arttırmaya yönelik bir teşviktir.
- Eyalet düzeyinde teşvikler, her eyaletin kendine göre farklı teşvik programları vardır. Bazı eyaletler karbonsuz enerji standartları veya hava kalitesi düzenlemeleri gibi programlar belirlemektedir.
- Hükümet hedefleri, Paris İklim Anlaşmasına bağlı olarak oluşturulan emisyon azaltma hedefleridir.
- Yatırım ve araştırma, AR-GE’de yenilenebilir enerjiye yönelik araştırmaları teşvik eden finansal katkı yöntemidir.
ÇİN
- Hibe vergi indirimleri ve feed-in tarifleri ile yenilenebilir enerji alanında teşvikler geliştirilmektedir.
- Çin, elektrikli araç konusunda AR-GE alanında büyük destekler vermiş ve bunun sonucunda BYD adındaki markası Tesla’yı geride bırakarak %18 bir pazar payı kazanmıştır. Çin, seri üretimi sayesinde küresel ölçekte elektrikli araç rekabetini kızıştırmıştır.
- Karbondioksit ticareti ile Çin, şirketlerin hedef fazlası emisyon haklarının satın alımı ve azatlım projelerine yatırımı teşvik etmektedir.
Kaynakça
Kaynak 1: DELİKTAŞ, A. (2021, Temmuz 14). Küresel İklim Değişikliği Konusuna Amerikan Yaklaşımı. BŞEÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 6(2), 309-322.
Kaynak 2: KAYPAK, Ş. (2011). Küreselleşme Sürecinde Sürdürülebilir Bir Kalkınma İçin Sürdürülebilir Bir Çevre. KMÜ Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 13(20), 19-33.
Kaynak 3: Prof. Dr. Orhan ÇOBAN, Y. D. (2016). ENERJİ KULLANIMININ ÇEVRESEL ETKİLERİNİN İNCELENMESİ. MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ, 589-606.
Kaynak 4: Talu, D. N. (2019). AVRUPA BİRLİĞİ İKLİM POLİTİKALARI. İklim Değişikliği Alanında Ortak Çabaların Desteklenmesi Projesi (iklimİN). Ankara: www.iklimin.org.