AİK Yazılar Fransız Devrimi

Fransız Devrimi

Categories:

 Bu yazımda Toktamış Ateş’in Siyasal Tarih kitabından, Scott Trask’ın Fransız Devrimi’nin Gerçek Sebebi Neydi? Makalesinden ve kendi çapımda geçmişte veya bu süreç içinde yaptığım gerek youtube gerekse başka konular nezdinde (Napolyon) bu konunun da çalışılması gibi çeşitli kaynaklardan yararlandım. Amacım Fransız Devriminin savaşlardan çok içeriğine girmek ve genel bir bilgi vermek.

Eski rejim ekonomik darboğaz içindeydi. Amerikan Devrimi sırasında yapılan haddi aşan yardım harcamaları ekonomik bunalıma neden oldu. Fransa’da ortalama ücretle çalışan bir işçinin bir günde alabileceği ekmek miktarı sadece 5 kiloydu. Bu ve bu tür endişeler ışığında Turgot kitabında ilk kez “asgari ücret” kavramını kullanmıştır. Tüm bu fakirlik içerisinde yaklaşık %2 gibi ufak bir kısım ise refah ve bolluk içinde yaşamını sürdürüyordu. Her yozlaşmış toplum gibi ufak kesimin refahı ve selameti için çoğunluk kendi haklarından feragat edip aç kalmaya mahkûm bırakılıyordu. Sanki hiç şatafat içinde yaşamıyorlarmış gibi israflarına israf katmaktan çekinmeyenler devletin hazinesini boşaltıyor bu da basiretsiz kralın aklına ilk gelen vergi ile çözülmeye çalışıyordu. Maliye Bakanı Collonne, yeni bir çözüm yolu olarak soylulardan arazi üzerinden vergi alınması teklifini sundu krala. Seçkinler Meclisine giden teklif içerisinde kendilerinden vergi alınacak olan soylular tarafından reddedildi.

Yeri gelmişken Fransa’da eski rejim zamanında bulunan 2 meclisten bahsedeyim. Genel Meclis, asıl görevi kralın önerdiği vergileri onaylamak olan meclistir ve bu meclis1614’ten beri meclis toplantıya çağırılmamıştır. Parlamento ise kralın yaptığı yasaları geçiren ve veto hakkı bulunan, teoride güçlü bir meclis yapısına sahip. Ancak varlığını “kralın lütfuna borçlu”. Kral Labret’e göre “… Krallık asasını yalnız Tanrı’dan almış olup yeryüzündeki hiçbir kuvvete boyun eğmek zorunda olmayan, tam ve mutlak hükümdarlığın kendisine verdiği bütün haklardan faydalanan krallarımız, kendi krallıklarında tamamiyle hükümdardırlar” sözünden de anlayacağımız üzere güçlü bir yapıya sahipti. Kral fermanı olarak parlamentolara gelen vergi reformu parlamentolar tarafından reddedildi. Kral danışmanları ve parlamentolar arasında “soyulular ayaklanması” adında çatışmalar çıktı. Çok manidardır ileride bu ayaklanmaların en çok kendilerine zarar getirecek olması.

Taleplerine karşılık bulamayan Kral XVI. Louis genel meclisi toplama kararı aldı. Kral seçmen olma hakkına dair kısıtlamaları kaldırarak mecliste aristokrat kesme karşı bir destek arıyordu. Genel meclis yapısı itibariyle toplumun %0,5’lik kısmına denk gelen aristokratlar, %1,5’luk kısma denk gelen soylular ve toplumun %98’ini temsil eden 3. sınıftan oluşuyordu. Kral meclise gelen insanların radikal kesimlerden olmasından korkmuş, toplantılarını ayrı ayrı yapmalarını istemiştir ve soylular serbest giyinebilirken, halk temsilcileri siyah renk giymek zorunda bırakılmışlardır. Halk temsilcileri ortak toplanma taleplerinde bulunuyorlarsa da diğer temsilciler bunu kabul etmiyorlardı. Soylular bu öneriyi 47’ye karşı 141 oyla reddederken, Ruhbanlar uzun tartışmaların ardından 114’e karşı 133 oyla red kararı aldı.

ARİSTOKRATLAR (%0,5)SOYLULAR (%1,5)3. SINIF (%98)
300 Vekil300 Vekil600 Vekil

Çalışmalarına geçte olsa başlayan temsil gücü %96 olan bu meclis “Ulusal Meclis” adını aldı ve kendilerini Fransa’nın temsilcisi ilan ettiler. Ruhban temsilcileri oylama ile çalışmalarına başlayan halk temsilcilerinin çalışmalarına devam ettiği bu meclise katıldılar. Soylular ise aynı gün krala bu konuda bir önlem alması için başvurdular. Kral sert bir tutum alarak toplantı odasının dağıtılmasını emretti. Kapalı tenis kortunda buluşan halk temsilcileri “Fransa için anayasa” sloganı ile anayasa tamamlanana kadar birbirlerinden ayrılmamaya karar verdiler. Ruhbanlar daha önceki kararlarına sadık kalarak toplantılara katıldılar. Kral duruma el atarak toplantı çağrısında bulundu. Bazı tavizler vererek ayrı ayrı oturumda ısrar etti ama halk temsilcileri çağrıya uymadı ve salonu terk etti. Kral Ulusal Meclis’e katılımların artmasından sonra yenilgisini kabul edip 3 sınıfın temsilcilerinin Ulusal Meclis’e katılmasını istedi. “Anayasa komisyonu” oluşturan meclis Kurucu Meclis adını aldı.

Kralın verdiği ödünlerin huzursuzluğu içindeydi ve bunu üzerine Paris etrafına ordu yığarak bir darbe girişimine soyunuldu. Aynı dönemde 3. sınıfta silahlanma yoluna gitti. Paris’te yeni bir komite kurularak milisler toplanıyor, halk silah mağazalarını talan ediyordu. XVI. Louis geri adım atma niyetinde değildi hali hazırdaki Maliye Bakanını değiştirdi ve halk tarafından sevilmeyen bir Maliye Bakanı göreve getirdi. Ulusal Meclis bir bildiri yayınlayarak tüm bu olaylardan Kralı sorumlu tutmadıklarını, onun yanlış yönlendirildiğini söyledi ve bakan değişimindeki üzüntülerini dile getirdiler. Kralın bu bildiriyi dinlemek gibi bir niyeti yoktu. Başladığı işi bitirip meclisi kapamak için 14 Temmuz akşamı harekete geçmeye niyetlendi. Paris halkının zapt edilemez denilen Bastille Hapishanesini basması ve zapt etmesi büyük bir sembolik adımdı. XVI. Louis 15 Temmuz’da Ulusal Meclisin isteklerini kabul ettiğini açıkladı. Kralın bu tavrı soyluların kaçma niyetine soyunmalarına neden oldu ve Fransa’nın dört bir yanından “köylü ayaklanmaları” oldu. Köylüler belediye örgütleri oluşturuyordu. Ulusal Meclis “derebeylik hakları” kaldırdı ve bu Fransa’da feodalizmin sonu demekti. Meclis aynı zamanda “belediye oluşumunu” onayladığını açıkladı. Ulusal Meclis “İnsan Hakları Bildirisi”ni kabul etti.

Geçen zamanda ekonomi düzene sokulamadı ve bunun sonrasında kilise malları ulusa devredildi. Buna karşılık ulus kilisenin görevlilerinin geçimini ve yoksulların korunmasını üstlendi. Ulusal Meclis yeni anayasa hazırladı ve kabul etti. Yeni seçilen vekiller göreve başladı (çoğunluğu Feuilllant Kulübü üyeleri oluşturuyordu). Kral XVI. Louis bu sıralarda Fransa dışına çıkma girişiminde bulundu ama yolda yakalanarak Paris’e geri getirildi. Bu hamlesi meclis içindeki cumhuriyet yanlısı kesimin gücünü arttırdı. Ek olarak bu yapılan hamleler başta Avusturya ve Prusya olmak üzere ülke dışındaki monarşilerin tepkilerine yol açıyordu. Fransa’daki Devrim her ne kadar başta kıtada hoş karşılansa da sonra durumun Fransa meselesi değil tüm Avrupa’nın dayandığı “monarşi” olması Avrupa devletlerini tedirgin etti. Bir Kralın kaçmaya çalışıp meclis tarafından zorla getirilip gözaltına alınması diğer monarşiler için büyük bir korkuya neden oldu. Bir de bunların üstüne bazı devletler (ilk başta kuzey İtalya’daki Avignon Prensliği) Fransa’ya katılma talebinde bulunuyor ve Fransa meclisi bunu “ulusların kaderini belirme hakkı” olarak kabul ediyordu. Bunca gelişmenin ardından Avusturya ve Prusya 1791’de Pillinitz’de bir araya gelerek Pillnitz Bildirisini yayınladılar. Fransa’daki devrim bir Fransa iç sorunu değil; aksine bir “Avrupa sorunu” olduğunu vurgulamışlardır. Fransa’dan kaçan soyluların kurduğu Göçmenler Ordusu Fransa’ya müdahale için Fransa’ya yakın bir bölgede beklemekteydi. Pillnitz bildirisinde bu orduya destek kararı alınmıştı. Fransa bu ordunun dağıtılması yönünde ültimatom verdi. Avusturya buna sıcak bakmayınca Fransa Avusturya’ya savaş ilan etti.

Savaşa hazırlıksız giren Fransa. Ekonomik sorunları ve soylu subayların yetersizliği, olanlarında isteksiz savaşması ile ilk zamanlarda geri düştü savaşta. Prusya ordularına komutanlık eden Brunswick, Paris yakınlarına kadar geldi ama ilerlemesini arkada Polonya’yı yutmak isteyen bir Rusya olması nedeniyle daha fazla ilerlemeden durdurup buraya kralın otoritesini geri vermeye geldiklerini söylüyor. Bu savaşta yapılmış en büyük hata olan bu bildiri ülkede milliyetçilik ateşini canlandırıyor. Bu gelişmeler üzerine Kral ve Kraliçe tutuklanıyor. Yeni bir heyecanla Prusya’yı ülkeden atan Fransa konvansiyon hükümeti oy birliği ile krallığı kaldırıyor. Ve tarih sahnesinde Fransa Cumhuriyeti Dönemi başlıyor.

Bu süreç boyunca iktidarı bir ara ele geçiren radikal görüşlü Jakobenler XVI. Louis’i giyotin ile idam etmiş ve sonrasında da paranoya olarak ülkede on binlerce insanı giyotine göndererek idam etmiş. Bu döneme “Terör Dönemi” denmektedir. Bu terör dönemi sonrası Fransa sorunlarını yavaş yavaş açıp Direktuar Dönemi’ne geçti.

Bir kralın idam edilmesi ile “yas tutan” Londra Sarayı Fransa Büyükelçisini ülkeden kovdu ve bunu üzerine Fransa İngiltere savaş açtı. Böylelikle İngiltere Avrupa’daki tutucu imparatorluklar safının yeni üyesi oldu. Zayıflanacağı düşünülen Fransa ise birçok ülke ile talep gelmesi üzerine birleşime gidiyor ve Belçika’yı ise ordusu ile işgal etmişti. Fransa aynı zamanda İspanya, Napoli, Toscana, Venedik ve Papalığa savaş açtı bu süre içinde. İsviçre ve İskandinav ülkeleri dışında tüm Avrupa savaş halindeydi. Ancak Fransa’nın düşmanları sadece içeride değil iç ayaklanmalar ile içeride de bir savaş vermekteydi Fransa. Arkada bir Rusya olduğunu bilen Prusya savaşta ilk barış isteyen devlet oldu.

22 Ağustos 1795’te ülkede denge kurma amacı ile yeni anayasa çalışması tamamlandı. Anayasanın kabulü ile konvansiyon 26 Ekim 1975’te son toplantısını yaparak dağıldı. 2 Kasım 1975’te Direktuar yönetimi başa geçmişti.

Fransa Devrimi devam edecek savaşlar sonrası Viyana Kongresi sonrası 18. Louis’in tahta çıkması ile meşruti monarşi sistemi ile devam edecekti. Fransız Devrimi barındırdığı milliyetçi ve liberal düşünceler ile günümüz toplumuna etkisi büyüktür.

“19. Yüzyılın ekonomik tarihini önemli ölçüde Endüstri Devrimi belirlemiş. Ancak aynı yüzyılın siyaset ve ideolojisini belirleyen şey Fransız Devrimi olmuştur”.   – Hasbawm

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir