İran-Irak Savaşı, 1980-1988 seneleri arasında gerçekleşmiştir. Tahmini 1 milyon insanın ölümüne, büyük maddi zarara , her 2 ülkede de çok büyük felaketlere yol açmıştır. Irak’ın zaferleri ile başlayan savaş, İran’ın direnişiyle yıpratma savaşına dönüşmüş ve kazananı olmadan sonuçlanmıştır.
Soğuk Savaş boyunca Irak-İran ilişkileri sıkıntılıydı. 60’ların sonunda , Amerika Birleşik Devletleri’nin desteğini alan İran Şahı, önemli bir su yolu olan ve 1937 de Irak-İran sınır antlaşmasıyla Irak’a bırakılan Şatt-ül-Arap’ı geri almak istedi . Bu amaçla , güç gösterisi olarak gemilerini bölgeye gönderdi. 1970 yılında kesilen diplomatik ilişkiler, 1973 de bir daha kuruldu. Ve 1975’te bir antlaşma imzalandı . Antlaşmaya göre 2 ülke arasındaki, Şatt-ül-Arap su yolunun en derin noktasından geçecekti. Bununla birlikte İran, Irak’taki Kürtleri hükümete karşı desteklemeyeceğini söyledi . Ancak 1971 yılında silahlı çatışmalar sırasında İran’ın aldığı Körfez adalarından çekilmemesi, 2 ülke arasındaki ilişkinin gelişmesine engel oldu.
Adalar probleminden dolayı gergin olan Irak-İran ilişkileri, İran’da Şiiliğin koruyucusu olan Humeyni iktidarının başa gelmesiyle tamamen bozulmaya başladı. Bağdat’taki Saddam Hüseyin hükümeti, İran’daki Şii hükümetin, Irak’taki Şii çoğunluğu Sünni iktidara karşı kışkırtmasından endişe ediyordu.
80’lere gelindiğinde kıdemli generallerin idam edilmesi ve geri kalan yüksek rütbeli subayların emekliliğe zorlanması İran ordusunu sakat bırakmıştı. 22 Eylül 1980’de Irak ordusu Saddam’ın emriyle sınırı geçti.
Savaşın ilk zamanları, Irak’ın üstünlüğü ile geçti. Ancak , her geçen zaman İran’ın direnişinin çoğalmasıyla savaş karşılıklı yıpratma sürecine döndü.
İran’ın ilk atağı , hem Irak birliklerini hem de Irak’ın Basra limanını da bombalamak oldu. Aynı günlerde Tahran ve Bağdat karşılıklı bombalandı. Eylül ayının sonlarında Irak ordusu Abadan ve Hürremşehr şehirlerini kuşatma altına aldı, ama kış gelmeden tamamlamak istediği savaşta sonuca gidemiyordu. 1980 kışı boyunca barış denemeleri başarısız oldu ve savaş tekrar alevlendi.
Tarih, yıpratma savaşlarında ekonomik gücünü uzunca kullanabilenin avantajlı olduğunu göstermiştir. İran bu savaşta kendisini, hedefini çabuk bir zafer üzerine kuran Irak’a karşı rahat hissediyordu. Bunu bilen Irak, İran’ın ekonomik gücünü zayıflatmak için saldırıya başladı.
İki ülkenin de ekonomik gücü büyük ölçüde petrole dayanıyordu. Irak, boru hatlarını kullanarak petrol ihraç ederken İran, ihracatını büyük ölçüde Basra Körfezi’nden yapıyordu. Başka bir deyişle , Basra Körfezi’ndeki petrol ticaretinin kesintisiz sürmesi Irak’ın değil, İran’ın işine geliyordu. Bu nedenle Irak, petrol taşıyan İran gemilerine saldırılar yapmaya başladı. Aynı şekilde İran da Irak petrol tesislerine saldırmaya başladı.
İran-Irak Savaşı’nda ABD
Körfez petrol ticaretinin kayıp görmesi, Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşa aktif olarak katılmasına neden oldu . ABD ve müttefikleri (Avrupa ve Japonya) büyük ölçüde Körfez petrolüne muhtaç olduğu için bu durum Batı dünyası için büyük tehlike oluşturuyordu. Körfez petrolünü açık tutmak için bölgeye bir filo gönderildi.
Sekiz yıl devam eden savaş 1988 Ağustos ayında yapılmış olan mütareke ile sonlandı. Fakat BM gözetiminde yapılmış olan barış görüşmelerinden tam bir sonuç alınamadı. İran, görüşmelere başlamak için şart olarak topraklarındaki bütün Irak askerlerinin çekilmesini istiyor iken , Irak Şatt-ül Arap su yolu üstünde ortak denetim kurulmasında ısrar etti. İki ülke arasındaki sulh, ancak Irak’ın Kuveyt’i 1990 Ağustos ayı içinde işgali ve ABD ile savaşa girme korkusuyla İran’dan aldığı toprakları geri vermesiyle oldu.
Saddam Hüseyin ile Başkan Reagan’ın elçisi Rumsfeld anlaşmasına karşın ABD, İran’daki iktidara gelen İslami rejimden asla memnun değildi. Bu nedenle , 1967 senesinde diplomatik ilişkilerini kestiği Irak ile yakınlaşmaya çalıştı. Farklı yollardan Irak’a silah yardımı yaptı ve büyük miktarda borç para sağladı. Irak’ın biyolojik silahlar üretmesine yardımcı oldu.
Ayrıca ABD ve İngiltere BM Güvenlik Konseyinin Irak’ın İran’a karşı kitle imha silahları kullanmasını tenkit eden hükümler almasını, karşı oy ile engelledi.