AİK Yazılar Kenan Dağcı’nın İran-AB İlişkileri ve Parametreleri Başlıklı Makalesinin Bir Analizi

Kenan Dağcı’nın İran-AB İlişkileri ve Parametreleri Başlıklı Makalesinin Bir Analizi

Categories:

Günümüz İran toprakları, her ne kadar tarihî medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve dünyanın sayılı köklü milletlerinden birine yaşam alanı sunmuş olsa da birçok devletsel ideolojiyi etkileyen sanayi inkılabına kendisi de ayak uydurmak zorunda kalmıştır. Özellikle 19. asra kadar devletleri ayakta tutan ana kuvvet olan askerî güç faktörünün, bu olayla birlikte etkisi azalmıştır. Dahası tek başına yetersiz hale gelerek devletlerin başta ekonomik olmak üzere diplomatik ve kamusal açıdan gelişmek zorunda olduğunu 1. Dünya Savaşı ile birlikte tabiri caizse yeni dünya devletlerinin gözüne sokmuştur. İran ise özellikle geçtiğimiz yüzyılda bu dört kefeli teraziyi yere değdirmemek adına, her kefeye farklı bir ülke koyup kendi aralarında çatışmalarını sağlayarak terazisini yere değmekten kurtarmış ancak hiçbir kefesini başka devletlerin elinden kurtaramamıştır.

İçinde bulunduğumuz yaklaşık son 45 yıla bakıldığında İran İslam Cumhuriyetinin, hem Avrupa Birliği ile hem de öncesindeki Avrupa Ekonomik Topluluğu ile kimi zaman politik sürtüşmeler yaşamasına rağmen, karşılıklı ekonomik çıkarlarını da göz önünde bulundurup ipleri tamamen kesmediğini söyleyebiliriz. Fakat bilhassa dikkat etmemiz gereken husus, hangi tarafın çoğunlukla o ipleri iki parmağının arasında hatta bazı zamanlar iki dudağının arasında tuttuğu husus olmalıdır ki Avrupa büyük bir ustalıkla bunu yapmaktadır. Avrupa, ABD-İran ikileminde ve Rusya-İran partnerliğinde İran’ın iç işlerine karışmamaya ve iplerin tamamını kendi eline tutmaya özen gösteren bir yapı inşa etmiştir. Özellikle 1995 ve 2001 yılları arasında herhangi bir sözleşme bile imzalamadan hem kendini hem İran’ı (ekseriyetle İran’ı) ilgilendiren; terörle mücadele, kitle imha silahlarının yayılması, insan hakları, Orta Doğu barış süreci, mülteci sorunu, enerji, ticaret ve yatırım gibi konuları troyka seviyesinde masaya yatırmış ve İran’ı sorunlarından arındırarak kendisi için daha verimli bir İran oluşturmuştur.

2005 yılında Hatemi’nin koltuğunu Ahmet Necajat’a bırakması her ne kadar ivme kazanmış ikili ilişkilere ket vursa da AB, önceki hükümete karşı olan tecrübesiyle dengenin korunmasına katkı sağlamış ve İran ticaret paydasının yaklaşık %32 sini oluşturarak İran ekonomisini kendisine bağımlı hale getirmiştir. Ancak hiçbir zaman dünyanın en güçlü birkaç enerji devletinden biri olan ve binlerce yıl boyunca devlet kültürünü geliştiren böylesine bir ulusu parmağında oynatmaya cüret edememiştir.

Günümüzde güçlenen doğu dünyasına dost mesajları vermeyi de ihmal etmeyen İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisî, olası büyük bir müttefikleşme hareketinde dengeleri kimin üzerine kurar kesin anlamda kestiremeyiz ancak şimdilik terazinin kırılmaması için çabalamak zorunda olduğunu hissettiğinden yeterince eminiz.

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir