AİK Yazılar Lizbon Antlaşması Sonrası Avrupa Birliği

Lizbon Antlaşması Sonrası Avrupa Birliği

Categories:

Bu yazı, 22.12.2022 tarihinde okumuş olduğum, Ebru Oğurlu tarafından yazılmış Lizbon Antlaşması’ndan Sonra Avrupa Birliği adlı makalenin bir analizidir. Makalenin temel aldığı konu Lizbon Antlaşması ve bu anlaşmanın Avrupa Birliği’nin kurumsal yapısını nasıl dönüştürdüğü ile ilgilidir. Yazar makalenin giriş kısmında uluslararası kurumlar için anayasaların önemini vurgulamaktadır. Sonrasında Avrupa Birliği’ndeki anayasa çalışmalarına tarihsel bir perspektiften bakan yazı, Lizbon Antlaşmasının getirdiği yenilikleri incelemiştir. Lizbon Antlaşması’nın onaylanma sürecinde yaşananları da ele alan makale, son olarak Lizbon Antlaşması’nın Avrupa Birliği genişleme politikasında yarattığı değişimleri incelemiştir.

Lisbon Antlaşması’na Giriş

Makale giriş kısmında Avrupa Birliği’nin genişleme sürecine dikkat çekmiştir ve buradan hareketle yeni üye devletlerin beraberinde getireceği sorunları çözebilmek için Avrupa Birliği’nin yapısında reform yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Lizbon Antlaşması’nın Avrupa Birliği’nin hantallaşan kurumsal yapısının dinamikleştirilmesine yardımcı olacağını vurgulayan makale, Avrupa Birliği’nin bu anlaşma ile uluslararası arenadaki etkinliğinin artacağını da ifade etmektedir.

Makalenin ‘’Avrupa Birliği için Anayasa’’ kısmında uluslararası örgütlerin reform süreçlerinde karşı karşıya kaldıkları ikilem açıklığa kavuşturulmuştur. Örgütler bir yandan demokratik meşruiyetlerini sağlamaya çalışırken diğer bir yandan da yapılarını etkin hale getirmeyi amaçlamaktadırlar. Bu ikilemi aşma konusunda anayasalar önemli bir rol oynamış ve Avrupa Birliği de Lizbon Antlaşması ile bu ikilemden kurtulmayı amaçlamıştır.

2007 Portekiz Avrupa Dönem Başkanlığı

Lizbon Antlaşması’nın hazırlanmasında tarihi, siyasi ve ekonomik olmak üzere üç neden vardır. Tarihsel olarak baktığımızda Lizbon Antlaşması ve öncesinde yapılan çalışmalar Avrupa bütünleşmesinin sağlamlaştırılması için bir araç olarak görülmüş ve bu doğrultuda Topluluk üyeleri 1970’li yıllardan itibaren çalışmışlardır. Siyasi olarak Avrupa Birliği’nin yapısını düzenleyen bir anlaşmanın varlığı, Birliğin uluslararası kamuoyunda sesinin daha gür çıkmasını sağlanıştır.

Lisbon Antlaşması’na Giden Süreç

Tarihsel açıdan attığımız bakışı biraz daha genişlettiğimizde Avrupa Birliği için ortak anayasa hazırlama hareketlerinin 2000’li yıllarda hız kazandığını söyleyebiliriz. 1999’da Helsinki Zirvesi’nde feform konularının görüşülmesi için hükümetlerarası bir konferans düzenlenmesi kabul edilmiştir. Bu toplantıların ardından 2002 yılında Anayasa taslağını oluşturmak için ilk adım atılmış ve hazırlanan taslak 2003 yılında Konsey’e sunulmuştur. Dönemin 25 üye ülkesi ve 3 aday ülkesi (Türkiye, Bulgaristan ve Romanya) Avrupa Birliği’nin kurumsal yapısını reforme edecek bu taslağı kabul etmişler ve imzalamışlardır.

Buna rağmen, anlaşmanın onay sürecinde Fransa ve Hollanda’da yapılan referandumların neticesinin olumsuz olması nedeniyle anlaşma onaylanamamış ve Avrupa Birliği’nde siyasi ve hukuki krizler baş göstermiştir. 2005-2007 yılları arasındaki bu döneme yansıma süreci adı verilmiştir. 2007’de Avrupa Birliği dönem başkanlığını Almanya’nın devralması ile anayasa çalışmaları yeniden hızlanmış, 2007 yılında Fransa ve Hollanda referandumlarından sonra yaşanan krizden çıkılması için somut adımlar atılması yönünde görüş bildirmişlerdir. Bu irade beyanın ardından anayasa üzerinde çalışmalar hızlanmış 18-19 Ekim 2007 tarihlerindeki Lizbon Zirvesi’nde Reform Antlaşması’nın hem ismi hem de metni üzerinde mutabık kalmıştır.

Lisbon Antlaşması’nın Getirdikleri

Lizbon Antlaşması ile Avrupa Birliği kurumsal yapısında köklü değişimler görülmüştür. Yenilikler kurumsal ve politik değişiklikler olmak üzere iki ana grupta incelenmektedir. Lizbon antlaşması temelde sıfırdan bir hukuk normu yaratmamaktadır, var olan hukuk kuralların tadili niteliğindedir. Ancak bu özelliği nedeniyle anlaşılması daha güç bir hale gelmiştir. Reddedilen anlaşma ile Lizbon antlaşması arasında çok önemli farkların bulunmadığı, sadece şekil ve söylem bakımından bazı değişikliklerin olduğu gözlenmektedir.

İki metin arasındaki en önemli fark, “Anayasa” teriminin Lizbon Antlaşması metninden çıkarılmasıdır. Ayrıca, bu Antlaşma’nın belki de temel amaçlarından biri olan Avrupalılık bilincinin oluşturulması için gerekli ve önemli olan AB bayrağı, AB milli marşı veya Avrupa günü gibi sembollere yapılan atıflar da yeni metinden çıkarılmıştır. Kurumsal reformların ve politika değişikliklerinin, bir önceki anayasal anlaşmaya göre büyük farklılıklar olmadan Lizbon Antlaşması’nda da korunduğu görülmüştür.

Söz konusu kurumsal reformlar arasında 2014 yılından itibaren alınacak kararlarda uygulanacak çifte çoğunluk kuralı, 6 aylık dönem başkanlığının yerine üye ülkelerin oybirliği ile atayacakları
ve görev süresi iki buçuk yıl olacak olan AB Konsey Başkanı seçilmesi, dış politikada AB’nin daha etkili bir aktör haline gelebilmesini sağlayacak AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinin atanması, üye ülke çıkarlarından çok AB’nin genel çıkarlarının korunabilmesi için Komisyon’daki komiser sayısının 2014’ten itibaren üye ülke sayısının üçte ikisine düşürülmesi, komiserlerin rotasyon usulüne göre dönüşümlü şekilde, Komisyon Başkanı’nın ise AP tarafından seçilmesi, AP’nin (ortak karar mekanizması yoluyla) yasama alanında, bütçe üzerinde ve uluslararası antlaşmaların onaylanması sürecinde ağırlığının artırılması ve üye sayısının 750 ile sınırlandırılması ve ulusal parlamentoların rolünün ve etkisinin artırılması yer almaktadır. Yine bu Antlaşma ile, ilk defa, isteyen devlete AB’den ayrılma hakkı tanınmaktadır.

Tüm bu değişiklik ve düzenlemeler çerçevesinde vurgulanması gereken bir başka nokta, Lizbon Antlaşması’nın teoride AB’yi demokratik eşitlik, temsili demokrasi ve katılımcı demokrasi ilkelerinin geçerli olduğu bir yapıya dönüştürme amacı taşıdığı, pratikte ise demokrasi yönünden zayıf olduğu ve demokrasinin ilk şartı olan seçmen talebini kolayca göz ardı edebileceğidir.

Birlik Ülkelerinin Antlaşmaya Tepkileri

Lizbon Antlaşması’nın Fransa ve Hollanda’nın referandum süreçlerinde onaylanmadığını yukarıda ifade etmiştik. Bu kısımda, Avrupa Birliği’ndeki diğer ülkelerin Lizbon Antlaşmasına verdiği tepkiyi kısaca inceleyeceğiz. Anlaşma karşı tutumları 5 farklı blokta gözlemlemek mümkündür.

İlk grupta, Lizbon Antlaşması’nı destekleyen ve başını İtalya, Lüksemburg ve Belçika’nın çektiği ülkeler bulunmaktadır. İkinci grupta, Antlaşmaya destek olan fakat aynı zamanda da uzlaşma isteyen Almanya ve İskandinavya ülkeleri yer almaktadır. Üçüncü grupta Fransa bulunmaktadır ve basitleştirilmiş bir antlaşma seçeneğini tercih etmiştir. İngiltere ve Hollanda’nın öncü olduğu dördüncü grup ülkeler, seçmen tercihlerini öncelikli konu haline getirmektedir. Son grupta olan ülkeler ise kendi isteklerinde ve çıkarlarında ısrarcı olmakta ve olumsuz herhangi bir noktada destek vermeyeceklerini belirtmektedirler. Bu ülkelerin başında ise Polonya gelmektedir.

Lizbon Antlaşması ayrıca Avrupa Birliği genişleme politikasında da bazı düzenlemeler öngörmüştür. Bu düzenlemelerin hayata geçirilmesinde Birliğin genişlemesinin getireceği olumsuz durumları engellemek isteyen Hollanda gibi ülkeler olmuştur. Anlaşma, ile aday ülkelerin politik, ekonomik ve AB müktesebatından kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmeleri gereken kriterleri düzenleyen Kopenhag Kriterleri yazılı hale getirilmiştir. Bu durum, aday olan ülkeler arasından bu değerleri desteklemeyen ülkelerin Birliğe adaylığının ve üyeliğinin önünü kapatmıştır.

Sonuç Olarak

Lizbon Antlaşması birçok alanda Avrupa Birliği’nin kurumsal yapısında reforma gitmiştir. Onaylanma süreci meşakkatli olan bu anlaşma ile Avrupa Birliği’nin işleyiş yapısı daha sistematik ve düzenli hale gelmiştir. Özellikle, son zamanlarda Avrupa Birliğine yapılan adaylık başvurularının arttığı bir dönemde üyelik ile ilgili hususları kapsamlı bir şekilde ele alması güncel Rusya-Ukrayna krizi döneminde Avrupa Birliği’nin elini kolaylaştırmıştır. Ayrıca, Lizbon Anlaşması ile hedeflenen demokratik değişimin sağlanması Avrupa Birliği’ni diğer örgütlerden ayıran bir özellik olmuştur.

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir