Giriş
Vestfalya Barışı, modern devletlerin ortaya çıkışında ve yeni bir uluslararası düzenin kuruluşunda etkilidir. Günümüzde tarihin en önemli antlaşmalarından biri olarak kabul edilir. Bununla birlikte, bu antlaşmaya gereğinden fazla anlam yüklendiği de söylenir. Hatta bu kabulün bir mit hâline geldiğini iddia eden araştırmacılar da vardır. İncelediğim bu makale de Vestfalya Barışı’na yönelik eleştirileri değerlendirmek ve günümüze kadar kabul gören varsayımların doğruluğunu tartışmak amacıyla yazılmış.
Vestfalya Barışı’na Giden Yol
Hakkında yapılan eleştirileri daha iyi anlamak ve yorumlamak için öncelikle Vestfalya Barışı’nın tam olarak ne olduğunu anlamamız gerekir. Vestfalya Barışı (Almanca: “Westfälicher Friede”) Ekim 1648’de Almanya’nın Vestfalya Bölgesinde; Kutsal Roma Germen İmparatorluğu, İsveç ve Fransa arasında imzalanan Osnabrück ve Münster Antlaşmalarının ortak adıdır. 1618 ve 1648 yılları arasında yaşanan Otuz Yıl Savaşları’nı sonlandıran ve Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’na barış getiren antlaşma olarak bilinir.
Yazar, Vestfalya Barışı ile sonuçlanan Otuz Yıl Savaşları’nı ve Avrupa’yı bu savaşa sürükleyen olaylar zincirini ele alarak tüm süreci basit bir anlatımla açıklamaya çalışmış. Bunu yapabilmek için antlaşmanın imzalandığı 1648’den yaklaşık 130 yıl öncesine, Martin Luther’in Kilise’nin endüljans (Türkçe: “göz yummak”, işlenen günahları Kilise’nin para karşılığında affetmesi) uygulamasına tepki gösterdiği 1517 yılına gidilmiş. Luther’in aldığı desteği gören Kilise, tepkileri azaltmak ve birliğini korumak amacıyla 1526 ve 1529’da Speyer şehrinde iki toplantı düzenlemiştir. 1529’daki toplantı Luther destekçileri tarafından protesto edilmiştir. Böylece bu grup “protestocular” anlamına gelen “Protestanlar” olarak anılmaya başlamıştır.
Protestanların gördüğü ilgi ve desteğin artmasının yanı sıra Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun başına geçen I. Ferdinand ve II. Maximilian, çeşitli sebeplerle Protestanlara birtakım haklar vermiştir. Bu da yeni mezhebin çok geniş bir alana yayılmasına imkân sağlamıştır. Zamanla Katolik bir imparatorluğun topraklarında yeni bir mezhebin yayılması barışın temelden sarsılmasına sebep olmuştur. Sonuç olarak Protestanların özgürlüklerine çeşitli müdahaleler uygulanmaya başlamıştır. Otuz Yıl Savaşları da bu müdahalelere tepki olarak başlamıştır. Milyonlarca insanı olumsuz etkileyen savaşı bitirmek amacıyla Vestfalya Kongresi toplanmış ve üç farklı antlaşma imzalanmıştır. Vestfalya Barışı dediğimizde anlaşılacak olan antlaşmalar, Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun taraf olduğu Osnabrück ve Münster Antlaşmalarıdır.
Sonrasında Neler Oldu?
İmzalanan bu üç antlaşmanın sonucu olarak sınırlar değişmiş, tazminat ödeyen ve kazanan bölgeler olmuştur. Örneğin Hollanda ve İsviçre bağımsızlığını kazanmıştır. Fransa birçok bölgeyi alarak daha da güçlenmiştir. İsveç ise Baltık bölgesinin büyük bölümünü ele geçirmiştir. Almanya topraklarında da Katolikliğin tekeli kırılmıştır. Protestanlık ve John Calvin tarafından Cenevre’de ortaya atılan Kalvencilik de kabul görmeye başlamıştır.
Vestfalya Barışı Yalnızca Bir Mit mi?
Vestfalya Barışı’nın seküler bir yapıda olduğu, imzalandıktan sonra dinin uluslararası ilişkilerdeki etkisinin azaldığı ve tüm bunların sonucu olarak yaklaşık üç yüz yıl süren ve uluslararası ilişkilerde egemen devletlerin eşitliğini savunan “Vestfalya Modeli” düzenine geçildiği iddia edilmiştir. Bununla birlikte bu makalede farklı alt başlıklarla bu düşünce incelenmeye alınmıştır. (Savaşın Dini Karakteri, Antlaşmaların Dini Karakterleri, Barış Sonrası Uygulanan Düzen vb.) Tüm bu incelemelerin ardından Vestfalya Barışı’nın modern devletler sistemini yoktan var etmediği sonucuna varılmıştır. Günümüzde Vestfalya Sistemi olarak anılan sistemin kesin kurucusu olamayacağı, genel kabule karşıt bir görüş savunulmuştur.
Benim kişisel görüşüm ise Vestfalya Barışı’na kısaca “mit” demenin antlaşmalara haksızlık olacağı yönündedir. Makalede sürecin detaylı ve sürükleyici şekilde anlatıldığını ve akıllarda hiçbir soru işareti bırakılmadığını düşünüyorum. Ancak yazara tam olarak katıldığımı söyleyemem. Vestfalya Barışı belirli bir sistemi yoktan var etmemiş olabilir. Yine de eski dünyadan yeni dünyaya geçiş sürecinde bir dönüm noktası olarak kabul edilmelidir. Bu açıdan bakınca da hâlâ tarihsel bir önem taşıdığı görüşündeyim. Buna karşın yazarın alışılmamış bir fikri savunması, makaleyi okuyanların da olaylara karşı bakış açısını geliştirecektir.
Kaynakça
Makaleye buradan ulaşabilirsiniz.