AİK Yazılar YENİ BİR DÜZENİN TETİKLEYİCİSİ: WESTPHALİA BARIŞI

YENİ BİR DÜZENİN TETİKLEYİCİSİ: WESTPHALİA BARIŞI

westphalia-barisi-1648
Categories:

Özet

Otuz Yıl Savaşları, Avrupa’da Katolik ve Protestan mezheplerinin karşı karşıya geldiği, din temelli bir savaştır. Bu uzun dönem, Westphalia Barışı ile son bulmuştur. 1648’e kadar olan dönemde Papalığın kontrolünde olan devletler yapılan uzun müzakereler sonucunda kendi egemenliklerini kazanmıştır. Bu yazıda 1648’e kadar olan süreç ve sürecin sonrasında yaşanan değişiklikler anlatılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Westphalia Barışı, Papalık, egemenlik ilkesi, Münster Antlaşması, Osnabrück Antlaşmaları

martin-luther-ve-95-tez

Westphalia Barışı: Din Savaşlarının Sonu

Din temelli bir gerilim olarak başlayan ve uzun müzakereleri içeren bir süreci ifade eden Westphalia Barışı, Habsburglar ile onlara karşı savaşan İsveç, Fransa ve küçük Alman prensliklerinin arasında imzalanan üç antlaşmanın bütününe verilen bir isimdir. 109 diplomatik heyetin çeşitli vesileler ile bir araya geldikleri bir süreci içerir. 1648’de imzalanan Münster Antlaşması ve Osnabrück Antlaşmaları ile sona erdirilmiştir. 1648’de imzalanan antlaşmalar sonrasında Papalığın belirlemiş olduğu değerler, normlar ve prosedürler çerçevesinde işlemiştir. Westphalia Barışı, Avrupa’da yeni bir diplomasinin doğuşuna neden olmuştur. Bu barış, yalnızca Avrupa’da diplomatik yeni bir sürecin başlangıcını temsil etmekle kalmamıştır. Aynı zamanda birbirlerini eşit olarak gören devletler sistemini inşa etmiştir. Bu devletler arasındaki sınırları belirmeyi de amaçlamıştır.

Avrupa devletleri, kilisenin öğretilerini kabul ediyor ve onun kararlarına boyun eğiyordu. Papalığın sistemin işleyişini düzenlediği ve egemenliğini sürdürdüğü bir gelenek hakimdi. Devletler, savaş-barış durumlarında süreci tamamıyla Papalığın yönettiği bir ilişki biçimine adeta hapsolmuş durumdalardı. Papalık, devletler arasında çatışmaların başlangıcına karar verebiliyor ayrıca sona erdirilmesinde de aktif bir rol oynuyordu. Aynı zamanda devletler haklı bir savaş nedeni olmadan diğer bir devlete savaş açamıyordu. Devletler papalığın belirlediği sınırlar içinde kendi çıkarlarını elde edebilecek ilişki alanlarını kullanabiliyorlardı. Belirlenen sınırlar içinde kalmadıkları durumlarda ise Papalığın yaptırımlarına maruz kalıyorlardı. Bu çerçeveden, Papalığın sistemin işleyişini düzenlediği, devletler üzerindeki egemenliğini sürdürdüğü, devletlerin bireysel çıkarlarının önemsiz olduğu adeta Avrupa’yı bir kukla gibi oynattığı bir devletler düzenin olduğunun sonucu çıkarılabilir.

Eşitlik İlkesi ve Westphalia Barışı

Westphalia Barışı’nın temelini oluşturan Münster ve Osnabrück Antlaşmalarının içerikleri önemli ölçüde Avrupa haritasının yeniden düzenlenmesi üzerine maddelerden oluşur. Antlaşmaların tarafları arasında bundan sonra kuracakları ilişkilerde egemenlik ilkesini ve bunun taraflarca tanınmasını doğuruyordu. Bu egemenlik ilkesinin kabulü ile Papalığın hâkim olduğu dönemde oldukça karışık olan sınır kavramı netleşmiştir. Devletler arasındaki fiziki sınırları resmi olarak çizilmiştir. Münster ve Osnabrück Antlaşmalarının, Avrupa’da uzun süredir belirsizliğini koruyan fiziki sınırları netleştirmesi buradaki yönetimlerin yönetim alanlarını düzenlemekle kalmamıştır. Kabul eden devletler, küçük veya büyük olmalarına bakılmaksızın birbirlerini eşit olarak kabul edilmiştir.

Westphalia Barışı’nın bir diğer öne çıkan özelliği ise yapılan uzun diplomatik görüşmeler sonrasında, Papalığın Avrupa devletleri üzerindeki egemenliğinin sona erdirilmesi düşüncesinin ve bu çalışmaların tüm birimler tarafından onaylanmasıdır. Hatta bu süreçte Papalığın saf dışı bırakılması büyük bir ilerleme kaydedildiğinin önemli bir kanıtıdır.

Papalığın bundan sonraki süreçte devletler üzerinde etkin bir rol oynayamaması, devletlerin haklı bir neden aramadan kendi istekleri doğrultusunda başka devletlere savaş açmalarına neden olmuştur. Bu durumun getirdiği en önemli sonuçlardan biri ise Avrupa siyasal haritasının değişimidir. Artık 1648 sonrası dönem, monarkların egemen oldukları alanda kendi kararları ile yönettiği bir sistemin doğmasına neden olmuştur. Bu da Westphalia Barışı’nın, eski geleneklerin artık sadece bir inanç olarak devam ettiği ve yeni devletler sisteminin doğuşunu beraberinde getirdiği bir dönüm noktası olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.

Kaynakça

Burak Samih Gülboy “Vestfalya ve Sonrası:18. Yüzyılda Avrupa Güç Dengesi”

Yaşar SALİHPAŞAOĞLU, Özgem Tuğçe GÜMÜŞ BOYACI; “Bir Modern Devlet ve Egemenlik Miti: Westphalia Barışı”. Kaynağa ulaşmak için tıklayınız.

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir