Özet
Münhasır Ekonomik Bölge, uluslararası hukukta belirli bir ülke tarafından tespit edilen ve yönetilen bir bölgedir. MEB, deniz sınırları içinde kalan bir bölgeyi kapsar ve o bölgenin içindeki doğal kaynakların kullanımını ve yönetimini de kapsar. MEB’ler, ulusal sınırların ötesindeki deniz kaynaklarının kullanımını düzenlemek için tesis edilmiştir ve bir ülkenin egemenliği altındadır. Bu yazıda MEB kavramının kısa bir tanımı yapılacak olup ardından Türkiye ve Yunanistan arasında 1970’li yıllardan beri süregelen Ege Sorunu MEB kavramı kapsamında anlatılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Münhasır Ekonomik Bölge, Kıta Sahanlığı, Ege Sorunu
Giriş
MEB’ler, ülkelerin sualtı kaynaklarını araştırma, işletme ve koruma konusundaki haklarını ve sorumluluklarını belirler. MEB’lerin oluşturulması, bir ülkenin denizdeki egemenliğini genişletmesine yardımcı olur ve ülkeye daha fazla ekonomik faaliyet alanı sağlar. Örneğin, MEB’ler, balıkçılık, petrol ve doğalgaz arama, turizm ve nakliye gibi faaliyetlere ev sahipliği yapabilir. Bir ülkenin MEB’i, deniz sınırlarının ötesindeki sualtı kaynaklarına erişim hakkı verirken, aynı zamanda diğer ülkelerin bu kaynaklara erişim haklarını da kısıtlayabilir. Bu nedenle, MEB’ler uluslararası ilişkiler açısından önemlidir ve ülkeler arasında anlaşmazlıklara neden olabilir.
Münhasır Ekonomik Bölge, 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde tanımlanmıştır. Sözleşme, bir ülkenin MEB’ini tespit etme hakkını tanırken, aynı zamanda diğer ülkelerin de deniz kaynaklarına erişim hakkını korur. Sözleşme, MEB’lerin yönetimi için bir dizi kural ve düzenleme de sağlar. MEB’ler, bir ülkenin denizdeki egemenliğini artırırken, aynı zamanda uluslararası hukukun da bir parçasıdır ve bir ülkenin MEB’i diğer ülkelerin MEB’leriyle çakışabilir. Bu nedenle, ülkeler arasında MEB sınırları konusunda anlaşmazlıklar yaşanabilir. Ancak, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, MEB sınır anlaşmazlıklarını barışçıl bir şekilde çözmek için bir dizi yöntem de sunmaktadır.
Münhasır Ekonomik Bölge ve Kıta Sahanlığı Farkı
Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ve kıta sahanlığı, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (UNCLOS) kabulüyle ortaya çıkmış iki önemli kavramdır. Her ikisi de denizlerde ülkelerin egemenliğini ifade eder, ancak farklı alanları kapsar.
Kıta sahanlığı, bir ülkenin kıyı şeridinin ötesindeki deniz tabanı ve altındaki sismik faaliyetleri içeren bir bölgedir. UNCLOS, kıta sahanlığını, bir ülkenin kıyı şeridinden 200 deniz mili uzaklıkta başlayan ve deniz tabanı üzerindeki doğal kaynakların çoğunluğunun kullanım hakkını tanıyan bir bölge olarak tanımlar. Kıta sahanlığı, bir ülkenin egemenliği altındadır ve o ülke tarafından yönetilir.
MEB ise, bir ülkenin kıyı şeridinin ötesindeki deniz alanlarını ifade eder. UNCLOS, MEB’i, bir ülkenin kıyı şeridinden 200 deniz mili uzaklıkta başlayan ve deniz sütunundaki doğal kaynakların çoğunluğunun kullanım hakkını tanıyan bir bölge olarak tanımlar. MEB, bir ülkenin egemenliği altındadır, ancak sadece ekonomik faaliyetler için geçerlidir. Yani, MEB’deki doğal kaynaklar bir ülkeye ait olmasına rağmen, diğer ülkelerin gemilerinin serbest geçişi söz konusudur.
Kıta sahanlığı ve MEB, bir ülkenin denizlerdeki egemenliğini ifade eder ve doğal kaynakların kullanımını düzenler. Her ikisi de, deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve çevre korumayı teşvik etmek için önemlidir. Ancak, kıta sahanlığı doğal kaynakların daha fazla bulunduğu bir bölge iken, MEB ekonomik faaliyetler için daha uygun bir bölgedir.
Ege Sorunu
Ege Denizi, Türkiye ve Yunanistan arasında uzun süredir devam eden çekişmelerin merkezinde yer almaktadır. İki ülke arasındaki en önemli anlaşmazlık konuları arasında egemenlik hakları, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge sınırları, hava sahası egemenliği, adaların statüsü ve askeri egzersizler yer almaktadır.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan Sevr Antlaşması, Türkiye’nin topraklarının büyük bir kısmını kaybetmesine neden oldu ve Ege Denizi’nde bulunan adalar da bu kayıplar arasındaydı. Yunanistan, Türkiye’nin kalan topraklarının bir bölümüne hakim olan bir ülke haline geldi ve bu da Ege Denizi’ndeki egemenlik hakları ve adaların statüsü gibi konularda tartışmalara neden oldu. Ege Sorunu’nun en önemli konularından biri, Türkiye ve Yunanistan’ın Ege Denizi’nde bulunan adaların MEB’leri konusunda farklı görüşlere sahip olmasıdır. Yunanistan, Ege Denizi’ndeki adaların MEB’lerini tamamen kontrol ettiğini savunurken, Türkiye, adaların MEB’lerinin Türkiye ile Yunanistan arasında adil bir şekilde paylaşılması gerektiğini savunmaktadır.
Yunanistan, Ege Denizi’ndeki Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ile ilgili olarak aşağıdaki tezleri ileri sürmektedir:
- Yunanistan, Ege Denizi’nde egemenlik haklarına sahip olduğunu ve MEB sınırının 12 deniz mili olduğunu savunmaktadır.
- Yunanistan, uluslararası hukukun genel kabul gören ilkeleri doğrultusunda Ege Denizi’nde birçok adaya sahip olduğunu, bu adaların kara parçası olduğunu ve kendi doğal kaynaklarını yönetme hakkına sahip olduğunu savunmaktadır.
- Yunanistan, Ege Denizi’ndeki adaların çoğunun kıyıya daha yakın olduğunu, bu nedenle Ege Denizi’nde Türkiye’nin MEB talepleri ile Yunanistan’ın MEB taleplerinin çakıştığı durumlarda, uluslararası hukukun bir kuralı olarak Yunanistan’ın haklarının öncelikli olduğunu savunmaktadır.
- Yunanistan, Ege Denizi’nde Türkiye’nin MEB taleplerinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Türkiye’nin bu talepleri nedeniyle Yunanistan’ın egemenliği, güvenliği ve kalkınması konusunda ciddi kaygılar yaşadığını belirtmektedir.
Yunanistan, Ege Denizi’ndeki adaların tam Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) alanına sahip olduğunu savunmaktadır. Ancak bu görüş, Türkiye ve bazı ülkeler tarafından kabul edilmemektedir ve bu nedenle Ege Denizi’ndeki MEB sınırlarının belirlenmesi konusunda ciddi bir anlaşmazlık bulunmaktadır. Uluslararası hukuk, adaların bulundukları konuma, büyüklüklerine ve diğer faktörlere bağlı olarak MEB sınırlarının belirlenmesinde etkili olmaktadır. Bu nedenle, Yunanistan’ın adaların tam MEB alanına sahip olduğu görüşü, uluslararası hukuk ve diğer ülkelerin görüşleriyle farklılık göstermektedir.
Türkiye ise, Ege Denizi’ndeki Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ile ilgili olarak aşağıdaki tezleri ileri sürmektedir:
- Türkiye, Ege Denizi’ndeki MEB sınırlarının belirlenmesinde adaların dikkate alınması gerektiğini reddetmektedir. Türkiye, Ege Denizi’ndeki adaların MEB sınırının belirlenmesinde etkili olamayacağı ve sınırın sadece anakaraya olan uzaklık temel alınarak belirlenmesi gerektiğini savunmaktadır.
- Türkiye, uluslararası hukukun kabul ettiği temel prensiplere dayanarak, Ege Denizi’nde adaların MEB haklarına sahip olamayacağını ve bu hakların sadece kıyı devletine ait olduğunu savunmaktadır.
- Türkiye, Ege Denizi’nde yalnızca kıyı devletinin egemenliği altındaki kara parçalarının MEB haklarına sahip olduğunu ve adaların sadece kara sularını yönetebileceğini savunmaktadır.
- Türkiye, Ege Denizi’ndeki MEB sınırlarının belirlenmesinde tarihi ve jeopolitik faktörlerin dikkate alınması gerektiğini savunmaktadır. Türkiye, Yunanistan’ın Ege Denizi’nde tek taraflı ilan ettiği MEB sınırlarının tarihi ve jeopolitik gerçeklere dayanmadığını, Türkiye’nin haklarını ihlal ettiğini ve bölgede istikrarsızlık yarattığını savunmaktadır.
Sonuç olarak, Ege Denizi’ndeki MEB konusunda Türkiye ve Yunanistan arasında uzun yıllardır devam eden anlaşmazlıklar, iki ülke arasındaki ilişkilerin temel sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Taraflar arasında karşılıklı diyalog ve müzakere yoluyla bir çözüm bulunması, bölgede istikrar ve güvenliğin sağlanması açısından oldukça önemlidir. Ancak şu ana kadar iki taraf arasında bir anlaşma sağlanamamıştır. Uluslararası hukuk ve iyi niyet çerçevesinde yapılacak görüşmeler sonucunda, tarafların ortak kabul edebileceği bir çözüm bulunması umut edilmektedir. Bu şekilde, Ege Denizi’nin bölge ülkeleri arasında işbirliği, barış ve refah sağlayan bir deniz olması hedeflenmektedir.
Kaynakça
Karataş, S. (2015). Münhasır Ekonomik Bölge Üzerinde Üçüncü Devletlerin Hak ve Yetkileri. Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 23(2), 79-110.
Pantazis, P. (2022). The Torres Strait treaty: a possible solution to the Aegean conflict. CES Working Papers, 14(1), 24-41.
Siousiouras, P., & Chrysochou, G. (2014). The Aegean Dispute in the Context of Contemporary Judicial Decisions on Maritime Delimitation. Laws, 3(1), 12-49.