21. yüzyılda dünya hızla değişiyor. Artık sadece birkaç güçlü ülkenin söz sahibi olduğu bir düzenin sürdürülemez olduğu görülüyor. Özellikle Batı ülkeleri uzun yıllar boyunca dünya siyasetini ve ekonomisini şekillendirmiş olsa da bu üstünlük artık sarsılmaya başladı. Gelişmekte olan ülkeler, kendilerine ait olmayan kurallar çerçevesinde hareket etmekten memnun değil. Bu durum, yeni arayışlara ve farklı ittifaklara zemin hazırladı.
İşte bu noktada BRICS devreye giriyor. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan bu grup, Batı merkezli sisteme bir alternatif geliştirmek amacıyla ortaya çıktı. Başlangıçta sadece ekonomik iş birliği hedeflenmişti. Ancak zamanla BRICS’in amacı büyüdü. Artık bu yapı, yalnızca bir ekonomik forum değil; aynı zamanda küresel siyasette etkili olmaya çalışan bir platform hâline geldi. Özellikle 2023’te yapılan genişlemeyle birlikte BRICS, çok daha iddialı bir hâl aldı ve küresel güç dengelerinde belirleyici olmaya başladı.
BRICS Nedir ve Neden Kuruldu?
21. yüzyılın başlarında dünya, ekonomik ve siyasal olarak ciddi bir güç kayması yaşamaya başladı. Batı merkezli uluslararası kurumların temsil krizleri, gelişmekte olan ülkeler arasında yeni arayışları tetikledi. Bu bağlamda BRICS, 2006 yılında Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in dışişleri bakanlarının New York’ta gerçekleştirdiği toplantılarla ortaya çıkan bir oluşumdur. 2011 yılında Güney Afrika’nın da katılımıyla beşli yapıya ulaşan BRICS, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasal bir birliktelik iddiasını da içinde barındırmaktadır.
BRICS’in kuruluşundaki temel motivasyon, Batı’nın liderliğinde kurulan Bretton Woods sisteminin (IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar) gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaçlarını yeterince temsil etmediği düşüncesidir. Bu ülkeler, dünya ekonomisindeki artan paylarına rağmen uluslararası sistemde karar alma mekanizmalarında etkisiz kalmaktadır. Özellikle Çin ve Hindistan gibi büyüyen ekonomilerin, Batı’nın belirlediği finansal kurallar altında hareket etmesi; Brezilya ve Güney Afrika gibi bölgesel güçlerin ise küresel sistemde sembolik bir yere sahip olması, BRICS’in doğuşunu zorunlu kılmıştır. Kurucu ülkeler, ortak hedef olarak “daha adil, katılımcı ve çok kutuplu bir küresel düzen” inşasını benimsemişlerdir. Bu doğrultuda, kendi finansal kurumlarını (Örneğin; Yeni Kalkınma Bankası) kurarak alternatif bir ekonomik yapı inşa etmeye başlamışlardır. BRICS, yalnızca ekonomik güç birliği değil; aynı zamanda Batı’nın normlarına karşı bir “sistemsel meydan okuma” olarak da değerlendirilmektedir.
BRICS’in Gelişimi ve 2023 Genişlemesi
Yıllar içinde BRICS yalnızca bir diyalog platformu olmanın ötesine geçti. Her yıl düzenlenen zirveler, ortak projeler ve yatırım girişimleriyle kendini güçlendirdi. Özellikle Çin ve Hindistan’ın ekonomik büyümesi, BRICS’in dünya sahnesinde daha fazla dikkat çekmesini sağladı. 2023 yılında Güney Afrika’daki zirve, BRICS için bir dönüm noktası oldu. Bu toplantıda altı yeni ülkenin gruba katılması kabul edildi: Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İran, Mısır, Etiyopya ve Arjantin.
Böylece BRICS+, Batı’nın değer merkezli ittifak modeline karşı daha “pragmatik” ve “çoğulcu” bir alternatif sunmaktadır. Katılan yeni ülkelerin farklı coğrafyalarda bulunması ve farklı sistemlere sahip olması BRICS’in yalnızca sayıca değil; içerik ve vizyon açısından da dönüşüm yaşamasına sebep olmuştur. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler enerji piyasalarında daha fazla söz sahibi olmak isterken, İran, Batı yaptırımlarına karşı bir destek arıyor. Arjantin ekonomik krizle mücadelede yeni ortaklar ararken, Etiyopya ve Mısır gibi Afrika ülkeleri ise kalkınma projeleri ve finansman imkanlarıyla ilgileniyor. Tüm bunlar bize, BRICS’in artık yalnızca sayısal olarak değil, içerik olarak da daha güçlü bir yapı hâline geldiğini gösteriyor.
Ortak Talepler ve BRICS Üyelerine Faydaları
BRICS+ yapısı, siyasi ve ekonomik olarak oldukça farklı ülkeleri bir araya getirse de, bu ülkeleri birbirine bağlayan ortak talepler dikkat çekicidir. Üyeler, küresel düzende daha adil, dengeli ve katılımcı bir sistem talep etmektedir. Bu talepler, sadece normatif ilkelerden ibaret değildir; aynı zamanda her üye ülkenin doğrudan çıkarlarını yansıtan somut beklentilerdir. Temsil ve Karar Alma Mekanizmalarında Reform: BRICS ülkeleri, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlarda gelişmekte olan ülkelere daha fazla söz hakkı verilmesini istiyor. Brezilya ve Hindistan gibi ülkeler BM Güvenlik Konseyi’ne daimi üye olmak istiyor.
Ekonomik Bağımsızlık: Gelişmekte olan ülkeler, dış borç baskısı ve Batı’nın finansal şartlarından kurtulmak istiyor. Yeni Kalkınma Bankası gibi kurumlar sayesinde bu ülkeler daha bağımsız finansman kaynaklarına erişebiliyor.
Yaptırımlara Direnme: İran ve Rusya gibi ülkeler Batı’nın uyguladığı yaptırımlara karşı BRICS içinde dayanışma arıyor. Bu nedenle dolar dışında ticaret yapmak ve ortak para birimi kullanmak gibi konular gündeme geliyor.
Enerji ve Gıda Güvenliği: Suudi Arabistan gibi enerji zengini ülkeler, sadece üretici değil aynı zamanda karar alıcı olmak istiyor. Gıda krizi yaşayan ülkeler için tarım yatırımları ve ulaşım koridorları ön plana çıkıyor. Tüm bu talepler, gelişmekte olan ülkelerin kolektif olarak uluslararası sistemin kurallarına değil, kurucularından biri olma arzusunu yansıtmaktadır. BRICS+, bu nedenle sadece bir “kulüp” değil; bir güç birliği olarak anlam kazanmaktadır.
Batı’nın Tepkisi ve Geliştirdiği Stratejiler
BRICS’in kuruluşu başlangıçta Batı tarafından sınırlı bir etkisi olan bölgesel iş birliği olarak değerlendirilse de, özellikle 2023’teki genişlemeyle birlikte bu yaklaşım köklü şekilde değişmiştir. Gelişmekte olan ülkelerin Batı merkezli kurumsal yapılara karşı kolektif bir duruş sergilemesi, G7 ve ABD öncülüğündeki küresel sistemin meşruiyetini sorgulatmaya başlamıştır. Bu durum, Batı’yı hem siyasi hem de ekonomik stratejilerini yeniden gözden geçirmeye zorlamıştır. G7 ve Liberal Düzenin Savunusu: G7 ülkeleri, BRICS’in yaydığı çok kutupluluk vizyonuna karşı, liberal demokrasiye dayalı değer ittifakı söylemini öne çıkarmıştır. ABD Başkanı Joe Biden’ın “demokratik ülkelerin ittifakı” vurgusu, bu stratejinin bir parçası olarak okunabilir. Bu yaklaşım, Çin ve Rusya’nın “otoriter yönetişim” modellerini hedef alarak, BRICS’in temsil ettiği alternatif modelin gayrimeşru olduğunu ima etmektedir.
Yeni Finansal Girişimler: B3W ve PGII: BRICS’in finansal sistem kurma çabalarına karşılık, Batı ülkeleri de Build Back Better World (B3W) ve Partnership for Global Infrastructure and Investment (PGII) gibi projeleri devreye sokmuştur. Bu projeler, gelişmekte olan ülkelere alternatif altyapı ve yatırım imkanları sunarak BRICS’in etkisini kırmayı hedeflemektedir. Çin ve Rusya’ya Karşı Güvenlik Hamleleri: Batı, BRICS’in jeopolitik etkisini azaltmak amacıyla, AUKUS (Avustralya-İngiltere-ABD) ve QUAD (ABD-Hindistan-Japonya-Avustralya) gibi stratejik güvenlik paktlarını güçlendirmiştir. Bu yapılar, özellikle Çin’in Asya-Pasifik’teki etkisini dengelemek için tasarlanmıştır.
Teknoloji ve Ticarette “De-Risking” Politikası: ABD ve AB, Çin ile ekonomik bağları tamamen koparmak yerine, “de-risking” (riskleri azaltma) stratejisini izlemektedir. Yani Batı, tedarik zincirlerini çeşitlendirerek Çin’e olan bağımlılığı azaltmaya çalışmakta, aynı zamanda dijital ve yeşil teknolojilerde üstünlüğünü korumaya yönelmektedir.
Tüm bu stratejiler, Batı’nın yalnızca savunma pozisyonunda olmadığını; aynı zamanda BRICS’in yükselişine karşı aktif biçimde karşılık verdiğini göstermektedir. Ancak bu çabaların
ne ölçüde etkili olacağı, BRICS’in iç uyumu ve alternatif yapılar kurma kapasitesine bağlıdır. Türkiye’nin Konumu ve Rolü
BRICS’in büyüyen etkisi ve genişleyen yapısı, Türkiye gibi “orta güç” statüsündeki ülkeler için hem fırsatlar hem de stratejik ikilemler doğurmaktadır. Türkiye, BRICS üyesi olmamakla birlikte, bu yapının gelişimini dikkatle izleyen ve zaman zaman iş birliği olanaklarını araştıran bir ülkedir. Ankara’nın dış politikası, son yıllarda çok yönlü ve çok eksenli bir çizgi izlemekte; Batı
kurumlarıyla olan tarihsel bağları korurken, Asya ve Afrika ile daha derin ilişkiler kurma eğilimindedir.
Türkiye ve BRICS Arasındaki Temaslar: Türkiye, 2018 yılında Güney Afrika’da düzenlenen BRICS zirvesine “konuk ülke” statüsünde davet edilmiştir. Bu katılım, Türkiye’nin BRICS ülkeleriyle olan ekonomik ilişkilerinin yanı sıra, alternatif çok taraflı platformlara duyduğu ilgiyi de göstermektedir. Özellikle Çin ile Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında kurulan stratejik ortaklıklar, Türkiye’nin Asya merkezli çok taraflı yapılara ilgisinin arttığını ortaya koymaktadır. NATO Üyeliği ve Batı ile Dengeler: Öte yandan Türkiye, BRICS’e doğrudan entegre olma konusunda bazı sınırlamalara sahiptir. Türkiye’nin NATO üyeliği, AB ile yürüttüğü müzakereler ve Batı ile olan derin ekonomik bağları, BRICS gibi Batı karşıtı bloklara temkinli yaklaşmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak bu durum, Türkiye’nin tamamen dışarıda kalacağı anlamına gelmemektedir. Ankara, Batı ile BRICS arasında denge kuran bir köprü aktör rolü üstlenme potansiyeline sahiptir.
Bölgesel Güç Olma Potansiyeli: Türkiye’nin Afrika’daki kalkınma projeleri, Orta Doğu’daki diplomatik girişimleri ve Asya ile ticaret ilişkileri, onu çok kutuplu dünyada esnek ve etkili bir aktör yapıyor. Türkiye, enerji, ulaşım ve teknoloji gibi alanlarda BRICS ülkeleriyle ortak projelere imza atabilir.
Sonuç
BRICS’in yükselişi, dünyanın artık eski düzenle devam edemeyeceğini gösteriyor. Gelişmekte olan ülkeler sadece kurallara uymak değil, artık kuralları koymak istiyor. BRICS bu değişimin en önemli örneklerinden biri. Batı ise bu değişime ayak uydurmak için yeni stratejiler geliştiriyor. Türkiye ise bu yeni küresel düzende çok kritik bir konumda. Batı ile tarihsel bağlarını korurken, yeni güç merkezleriyle de bağ kurabiliyor. Eğer doğru adımlar atılırsa Türkiye, sadece bu değişimi izleyen değil, şekillendiren bir ülke olabilir. Küresel sistemin yeniden yazıldığı bu dönemde, denge kurabilen ve vizyon sahibi ülkeler öne çıkacak gibi görünüyor.
KAYNAKÇA
Kaynak 1: Aşçı, M. E. (Y. M.Ö.), & Uluslararası Hukuk ve Sosyal Bilim Araştırmaları Dergisi. (2018). BRICS ülkelerinin küresel güç olma potansiyelleri ve Türkiye [Yayınlanmamış yüksek lisans tezi] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/764613
Kaynak 2: https://www.bbc.com/turkce/articles/c0j3zwvjw3jo
Kaynak 3: BRICS. (2023, August 24). Johannesburg II Declaration. BRICS Information Centre, University of Toronto. Retrieved July 22, 2025. https://www.brics.utoronto.ca/docs/230824- johannesburg-II.html Duran, B. (2024, 20 Şubat). Çok Kutuplu Dünyada Türkiye’nin Yeri.[SETA]. https://www.setav.org/yorum/cok-kutuplu-dunyada-turkiyenin-yeri
