Bu yazı, okuduğum The British Economy 1870-1939, British Economy Growth 1856- 1973, Domestic Monetary Management in Britain 1919-1938, Themes in Macroeconomic History-The UK Economy 1919-1939, 20th Century Britain Economic, Cultural and Social Change ve Economics of The Great War isimli kitap ve yazıların bir derlemesidir.
Birleşik Krallık demek her ne kadar daha doğru bir terim olsa da İngiltere’yi ayrı olarak değerlendireceğim. Çünkü Birleşik Krallık, İngiltere’nin yanı sıra Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda ülkelerini de içinde barındırmaktadır.
İncelemiş olduğum metinlerin çoğunda İngiltere ekonomisinin, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce çok güçlü olduğu, Birinci Dünya Savaşı sırasında savaş şartlarına rağmen idare edebildiği ancak savaş sonrası, yaklaşık yirmi yıl çalkantılı bir ekonomik döneme sahip olduğu gözlemlenmektedir.
1918-1923 tarihleri arası İngiltere’nin durumu hiç iç açıcı değil. Yüksek fiyatlar ve bir süre düşen GSYİH, halk ve hükümet üstünde büyük bir bunalım yaratıyor. Var olan çalkantılı ekonomik süreç ve bunun sonucunda gerçekleşen işsizlik, enflasyon ve dış borç artışı bu durumun en büyük sebebi. 1921 yıllarının ortasında yaklaşık 2.2 milyon insan, hatta belki daha fazlası işsizlik sıkıntısı içinde. Bu olumsuzluklar, İngiltere tarihinde daha önce hiç görmediği bir hiper-enflasyona sebep olmakta. İngiltere’de bu şekilde bir hiper-enflasyon daha önce yaşanmadığı için o dönemin hükümeti krize oldukça bilinçsiz ve tecrübesiz yakalandı. Bu yüzden, 1918-1923 tarihleri arasında etkili bir ekonomik atılım yapamadılar. Uygulamak istedikleri planlar ve I. Dünya Savaşı sırasında bozulan uluslararası ticaretin savaş sonrası düzeleceğine dair umutları vardı. Uyguladıkları sıkı devlet denetimi, denizaşırı yatırımların korunması, para birimleri ile altın madenini birbirine endekslemeye (altın standardı) çalışmak gibi ekonomik kararlar o dönemlerde daha olumsuz bir etkiye sebep oldu. Bu kararlara, hiper-enflasyonu tetikleyen diğer unsurlar da diyebiliriz.

1923-1930 tarihleri arası işsizlik, 1.5 milyon bandında hareket ederken sadece 1926 senesinde 1.7 milyonu; 1927 senesinde ise yaklaşık olarak 1.3 milyonu görmüştür. Bu dönemde gemi inşaatı ve demir-çelik sektöründe işsizlik oranı hayli yüksektir.
1926 yılında İngiltere tarihinin o zamana kadar gördüğü en büyük grev gerçekleşmiştir. Bu dönemde yaşanan bu olaylar, ekonomiyi adeta yerine mıhlamıştır. Yapmış oldukları ekonomik stratejilerin çoğu meyvesini vermemiştir. 1929 yılındaki dünyayı etkileyen Büyük Buhran da yaşanınca İngiltere ekonomisi bir darbe daha yemiştir.
1930-1940 tarihleri arası Büyük Buhran’ın etkisiyle başladı. Büyük Buhran, 1930’lara kadar devam etti. İngiltere, 1931 yılında para birimi olan sterlini devalüe edip dış piyasaya karşı değerini kaybettirdi. 1932 yılında imalat sektörüne yatırımlar yapıldı ve yapılmış yatırımlar korunmaya çalışıldı. 1930’lardan 40’lı yıllara kadar GSYİH düzenli olarak artışa geçmişti. Oluşan bu gelişmeler, II. Dünya Savaşı’nın arifesinde olan İngiltere’nin, bu yıllarda elinin güçlenmesini sağlamıştır.

Kısacası 1918-1940 arası İngiltere, oldukça çalkantılı ve tarihinde ilk olabilecek birkaç ekonomik durumu yaşamıştır.
Benim fikrime göre, 1920’lerde atılan ekonomik adımlar sadece o yıllar için değildi. Çünkü yapılan gelişmelerin çoğu, 1930’larda etki etmeye başladı. Yani, 1920 atılımları bir temeldi diyebiliriz. İngiltere’nin I. Dünya Savaşı’ndaki konumu ve savaşın etkin bir üyesi olması, daha fazla yıpranmasına sebep olmuştur. I. Dünya Savaşı öncesi dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip olan hatta en güçlüsü diyebileceğimiz (üzerinden güneş batmayan ülke) bu ülke, savaş sonrası tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen ekonomik olarak toparlanabildiyse bu, ona geçmişindeki gücünden mirastır.