Avrupa Birliği, yirmi yedi üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik alanlarda birbirleriyle kaynaşmayı öngören ulus üstü bir örgüttür. Bu örgütün hedefleri doğrultusunda üye devletleri arasında birçok konuda ortak dış politika uygulamalarına yer verilmektedir. Bu bağlamda Avrupa’ya en yakın coğrafi bölge olan Akdeniz Havzası, özel bir anlam taşımaktadır. Orta Doğu barış süreci, Avrupa Birliği’nin çok yakından takip ettiği konulardan biridir. AB, bu sürece maddi ve diplomatik desteklerde bulunmuştur.
Orta Doğu barış süreci, 1990 yılında başlamıştır. Filistin ile İsrail arasında barışın kurulması amacıyla sürdürülen görüşmelerdir. Bu sürecin başında İsrail “toprak karşılığı barış’’ politikası uygulamıştır. Bu öneri Filistinliler tarafından onaylanmamıştır ve İsrail’in Filistinlilere karşı uyguladığı baskılar artmıştır. İsrail’in elndek topraklarda yaptığı kamulaştırma faaliyetleri ve buralarda inşaatlara başlaması barış girişimlerini dondurmuştur. Barışın tesis edilmesi için 1993 yılında Washington’da İsrail Başbakanı Rabin ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) lideri Arafat bir araya gelerek İlkeler Bildirisi’ni ilan etmiştir.
Bu anlaşma Gazze’de bazı kesimler tarafından savaş sebebi sayılarak FKÖ ihanetle suçlanmıştır. İsrail’de de Filistin’ de olduğu gibi radikal grupların eleştirisine uğramış hatta başbakan Rabin öldürülmüştür. Ardından iktidara gelen ve sert politikalar uygulayacağı düşünülen Netanyahu da barış görüşmelerini devam ettirmiştir. Taraflar 1998′ de tekrar bir araya gelerek Wye Plantation Barış Antlaşması’nı imzalamışlardır.
Filistin, İsrail’in ilk aşamada toprakların %30‘unu boşaltmasını ve tutuklu Filistinlileri serbest bırakmasını isterken İsrail de bölgedeki terör eylemlerinin denetim altına alınması istemiştir. Fakat her iki taraf da söylenilenleri yapmamış ve anlaşma uzlaşmazlığa giderken İsrail anlaşmayı dondurduğunu açıklamıştır. Bu dönemdeki İsrail politikası “güvenlik karşılığı barış” olarak değişirken FKÖ de özerk yönetim yerine bağımsızlık yanlısı politikaya yönelmiştir.
Avrupa Birliği’nin Denge Politikası
Doğu Akdeniz ile Orta Doğu, Avrupa Birliği açısından hayati stratejik önemi olan bölgelerdir. AB’nin Akdeniz Bölgesi politikası, AB ve onun on iki Akdeniz ortağı arasında 1995 Barselona Konferansı’nda başlatılan Avrupa – Akdeniz Ortaklığı aracılığıyla yürütülmektedir. Ek olarak OBS, Barselona sürecinden ayrıdır fakat bu süreci tamamlayıcıdır.
Genel olarak Avrupa Ülkelerinin İsrail’e karşı izlediği politika, Avrupa’nın Orta Doğu’daki menfaatlerine göre şekillenmiştir. Örnek olarak Fransa, İsrail’in silahlanmasına ve bir nükleer reaktör kurmasına yardım ederek denetiminde olan Cezayir’deki isyancıları destekleyen diğer Arap ülkelerine gözdağı vermeyi düşünmüştür.
Bu dönemde Batı Almanya, Nazi Almanya’sının Yahudilere karşı uyguladığı politikadan dolayı kaynaklanan tazminatları ödemeye başlamıştır. Avrupa’nın İsrail’e karşı tutumu çıkarlarına göre değişse de hiç ortak hareket etmediklerini söyleyemeyiz.
Bunun en güzel kanıtı da 1956’da Fransa, İngiltere ve İsrail tarafından Mısır’a yapılan saldırıdır. Ne var ki, bu üç ülke ABD’nin müdahalesi sebebiyle amaçlarına ulaşamamışlardır. Buna ek olarak, ileri tarihlerde Cezayir’deki Fransız egemenliğinin sona ermesi de İsrail-Fransa arasındaki çıkar ilişkisini bitirmiştir.
Bu olayın da üzerine 1982’de Lübnan Savaşı’nda Fransa ve bazı Avrupa devletleri İsrail’e ambargo uygulamışlardır. Bu ambargo İsrail’i çok da etkilememiş, ABD’nin desteği sayesinde İsrail’in kendini geliştirmesini bile sağlamıştır. Buna karşılık ise Orta Doğu’da etkinliklerini artırmayı amaçlayan Avrupa Devletleri kitle imha silahlarının üretiminde kullanılan malzemeleri Arap ülkelerine satarak desteklerini göstermişlerdir.
Zamanla Avrupa Devletleri petrol arzının artması, petrol tüketiminden tasarruf sağlayan araçların üretilmesi gibi sebeplerden dolayı düşen petrol fiyatlarına güvenerek İsrail’e yaptıkları ambargoyu kaldırmışlardır.
Avrupa Birliği’nin Orta Doğu Barış Sürecindeki Yeri
AB’nin Orta Doğu barış sürecindeki etkisi ekonomik olarak daha belirgindir. AB, Filistin yönetimine 1994-2000 yılları arasında yılda ortalama 179 milyon Euro destek vermiştir. Filistin yönetimine yapılan mali yardımların %50’den fazlasını AB sağlamıştır. İsrail açısından ise AB’nin; en önemli ekonomik, bilimsel ve araştırma ortağı olması unutulmamalıdır.
Sonuç
AB’nin Orta Doğu barış süreci çerçevesinde İsrail’e yaklaşımı, kendi çıkarları ve ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmiştir. Bölgede Batılı bir yapıya sahip olan İsrail ile ilişkilerini hemen hemen her alanda genişletmiştir. Enerji politikaları açısından ise ihtiyaç duyduğu Arap ülkelerine de siyasi alanda destek vermeyi yeğlemiştir. Bu bağlamda AB, bölgede daha etkin olmak için daha çok Arapları destekler görünüm almıştır. Nitekim, İsrail Devleti’ne de işgal ettiği yerlerden çekilmesini ve ileride kurulacak olan Filistin Devleti’ni tanıma çağrısı yapmıştır.
Kaynakça
Kaynak 1: Kaya, T. Ö. (2010). Avrupa Birliği’nin Ortadoğu Barış Sürecindeki Rolünün Analizi. Ortadoğu Etütleri, 2(1), 77-106.
Kaynak 2: Tangör, B. (2004). Orta Doğu Barış Süreci Çerçevesinde Avrupa Birliği’nin İsrail’e Yaklaşımı (1991-2001). Gazi Üniversitesi İİ BF Dergisi, 6(1).26.03.2023