AİK Yazılar Çözülemeyen Rus Düğümü: Fergana

Çözülemeyen Rus Düğümü: Fergana

Categories:

Orta Asya denilince geçmişten günümüze dönüp bakıldığında aklımıza gelen ilk iki devlet Rusya ve Çin’dir. Gerek Çin’in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Doğu Türkistan’a günümüzde hâlâ uygulamayı sürdürdüğü baskılar olsun gerekse Rusya’nın 1991’den günümüze Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri’ni bağımsızlıklarını kazanmalarına rağmen bir Sovyet ülkesi olarak kendi egemenliği altında görüp, bu politika ile Orta Asya’yı arapsaçına çevirme çabaları olsun bu iki ülke Orta Asya bölgesinde etkinliklerini sürdürmektedirler. Bu yazımızda da yine Sovyet Rusya’nın 1991’den, şimdiki bağımsız üç ülkeye miras bıraktığı sorunu, Fergana Vadisi ve bu bölgede yaşanan anlaşmazlıkları inceleyeceğiz.

Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından paylaşılan Fergana Vadisi, Tanrı ve Pamir dağları arasında bulunmakta ve bu üç ülkenin tam ortasında yer almaktadır. Bu vadi geçmişten günümüze Türk devletleri ve bu bağlamda aynı kökten gelip dallara ayrılan çeşitli Türk halklarının bir arada uyum içinde yaşadığı bir yer olarak biliniyor. 1709-1876 yılları arasında var olan Hokand Hanlığı bu uyumu çerçeveleyen en güzel oluşumlardan biriydi. Bugün sınır anlaşmalarının merkezleri olan Fergana, Çimkent, Hokand gibi şehirler bu hanlığın yönetimi altında tek bir devlet içerisinde konumlanmışlardı. Ayrıca bu hanlığın içerisindeki etnik çeşitlilik de dikkat çekici bir unsurdur. Tacikler, Özbekler, Kırgızlar, Kazaklar, Farslar, Kıpçaklar, Soğdlar ve Uygurlar hanlığın yönetimi altında tek bir millet olarak idare ediliyorlardı. Ancak Hokand Hanlığının sonu da diğer Türk hanlıkları gibi Rusya tarafından ilhak edilmek oldu.

Sovyetler döneminde bugünkü Türk devletlerinin var olduğu coğrafyalar Sovyetlere bağlı belirli idari yapıların altında şekillenmişlerdi. Bu dönemde bugünkü Kırgızistan toprakları Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı 1924-1925 yılları arasında Kara Kırgız Otonom Bölgesi, 1926-1936 yılları arasında ise Kırgız Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak geçmekteydi. Yine bu dönemlerde Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulduğunda, bugünkü Tacikistan’ı içinde barındırmaktaydı. Ancak Tacikistan 1929’da Özbekistan’dan ayrıldı. Sovyetlerin kurduğu bu belirsiz idari bölgeler, SSCB’nin dağıldığı ve Orta Asya ülkelerinin bağımsızlık kazandığı dönemlerde sınır anlaşmazlıkları ve buna bağlı çatışmalara dönüştü. Fergana Vadisi’nde ülkelerin topraklarının birbirine karıştığı anklavlar ve eksklavlar meydana geldi.

Sınır anlaşmazlıkları nedeniyle yaşanan çatışmalardan biri Özbekistan ile Kırgızistan arasında 1999- 2000 yıllarında yaşanan Batken Olayları’dır. Özbekistan İslami Hareketi militanlarının Tacikistan  sınırlarını geçerek Kırgızistan’a saldırması Batken Olayları olarak adlandırılmıştır. Yaşanan bu durum sonucu Özbekistan’da Soh anklavını çevreleyen sınırlar hattına mayın döşemiştir. Soh anklavının etrafındaki Kırgız köyünde yaşayanlar arasında mayınların neden olduğu can kayıpları olmuştur.

Özbekistan devlet başkanı İslam Kerimov döneminde Kırgızistan ile ve diğer komşu ülkelerle yaşanan  anlaşmazlıklar ve uygulanan sert dış siyaset, Şavkat Mirziyoyev’in cumhurbaşkanı olmasıyla  değişmiştir. Bugün Özbekistan ve Kırgızistan’ın anlaşmazlık yaşadığı sınır hatlarının %85’inde mutabakat sağlanmıştır.

Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki sınır sorunlarının çözümünü zorlaştıran ve karşılıklı çatışmaların yaşanmasının diğer bir nedeni anklavlar konusudur. Tacikistan’ın Kırgızistan’da Voruh ve Kayragaç adında iki toprak parçası bulunmaktadır. Tacikistan’ın Kırgızistan sınırları içerisindeki Voruh anklavı özellikle çatışmaların yaşandığı bir bölge olması açısından önemlidir. Voruh anklavı yüzölçüm olarak küçük olmasına rağmen içerisinde yaklaşık 30.000 civarında insan yaşamaktadır. Üstelik anklavın etrafı Kırgız köyleri ile çevrili ve bu köylülerin ulaşım güzergahı Voruh’un içinden geçmektedir. Bu çerçevede Voruh’un halkıyla (yani Tacikistan vatandaşları) Kırgız köylüleri (Kırgız vatandaşları) arasında devamlı olarak çatışma çıkmaktadır. Böylece yöre halkı arasında ulaşım, su ve toprak paylaşımı gibi nedenlerden kaynaklanan çatışmalar hızlı bir şekilde devletler arası meseleye dönüşmektedir.

Özbekistan ile Kırgızistan sınırlarının belirlenmesinde en önemli sorun, her iki ülkenin farklı tarihli resmi belgelere atıf yaparak haklılıklarını kanıtlamaya çalışmalarıdır. Özbekistan sınırların 1924-1927 dönemi belgelerine göre belirlenmesini talep ederken, Kırgızistan ise sınırların 1955 dönemi belgeleri temel alınarak çözülmesinden yanadır. Kırgızistan’ın 1924-1927 dönemi belgelerine karşı çıkmasının nedeni, bu belgelere göre bugünkü Kırgızistan sınırları içerisinde olan Leylek ilçesinin tamamının, Batken ilçesinin üçte birinin ve Sülüktü şehri gibi alanların Özbekistan’a ait gözükmesidir. Oysa bu topraklar Cusup Abdırahmanov Moskova’ya yazdığı mektupların sonucunda sonraki yıllarda Kırgızistan’a verilmiştir.

Kırgızistan ile Tacikistan arasındaki sınırların sınırlandırma ve işaretlendirme sürecinde en önemli sorun, Kırgızistan-Özbekistan sınır sorununda da olduğu gibi, her iki ülkenin farklı tarihli resmi belgeleri kaynak göstermesidir. Tacikistan sınırların 1924 yılına göre belirlenmesini talep ederken, Kırgızistan ise sınırların 1958- 1959 ve 1989 yıllarındaki belgeler çerçevesinde çözülmesinden yanadır.

Her iki durumda da görüldüğü üzere SSCB her ne kadar yıkılsa ve Orta Asya’daki hakimiyet alanlarının neredeyse tamamını kaybetse de, Asya kıtasındaki hakim güç olma iradesini zamanında  ülkeler arası yapılan karışık anlaşmalarla karışıklıklara yol açarak Rusya Federasyonu’na devretmiş  bulunuyor. Fergana Vadisi, Orta Asya’nın çok küçük bir kısmını kapsayan nüfusun dörtte biri bu  alanda barınıyor. Bu alanda anlaşmazlık yaşayan ülkelerin nüfuslarının yaklaşık üçte biri bu bölgede  yaşamlarını sürdürüyor. Yer altı kaynaklarının bolluğu, yer üstü zenginlikleri, su kaynaklarının çokluğu, vadinin bir çok ulaşım yolu üzerinde kesişim noktası olması bu alanın jeopolitik önemini artırıyor. Böylesi değerli bir bölge için çevre devletlerin anlaşmazlığa düşmesi gayet normalken ileride yaşanacak bu anlaşmazlıkları öngören SSCB yapılan anlaşmalarla durumu daha da işin içinden çıkılmaz bir hâle sokmuştur. Fakat her ne kadar farklı ülkelerin zamanında yapmış olduğu müdahaleler olmuşsa olsun bu üç devlet kendi bekası için bu düğümü çözmek zorundadır.

Kaynakça

Joldoshov, Altynbek (2019). Kimlik ve Sınır: Orta Asya’da Sınır Sorunları. Araştırma  Makalesi, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Bişkek.

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir