AİK Yazılar Küresel Göç Krizi ve Kurumsal Şiddet: ABD-Meksika Sınırı Örneği Makale İncelemesi

Küresel Göç Krizi ve Kurumsal Şiddet: ABD-Meksika Sınırı Örneği Makale İncelemesi

Categories:

Günümüz dünyasında siyasal istikrarsızlıkların ve silahlı çatışmaların yanı sıra ekonomik sorunlardan iklim değişikliğine kadar birçok sebep, insanların yaşadıkları ülkelerden göç etmesine neden olmuştur. Mültecileri de kapsayacak şekilde incelendiğinde, 2000 yılında dünya genelinde 173 milyon olan göçmen sayısı, 2019 yılı itibariyle 258 milyona ulaşmıştır. Bu sayının üçte ikisi ise dünyanın en büyük ekonomilerini barındıran G20 ülkelerinde yaşamaktadır ve Türkiye, 3,5 milyonun üzerinde uluslararası korumaya muhtaç kişiye ev sahipliği yaparak bu bakımdan dünya birincisidir. 

Göç eden insanlar, gittikleri ülkede yasal statüye kavuşma zorluğu yaşamanın yanı sıra yasal statüye kavuştuklarında bile ekonomik ve fiziksel açıdan istismara açık bir konumdadır. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletlerin 2017 yılı raporuna göre göçmenler, hem gittikleri ülkelerin hem de ailelerini geride bıraktıkları durumda geldikleri ülkelerin ekonomik açıdan gelişimine katkıda bulunmaktadır. Ancak yine de göçmenler ekonomik yük olarak görülmekte ve ev sahibi ülkelerde tepkiyle karşılanmaktadır. Günümüzdeki göç hareketliliğinin özgün koşullarının yanı sıra ev sahibi ülkelerin de sağlayacakları ekonomik katkı kadar mülteci veya göçmen kabul etmesi, bu durumun nedenleri olarak kabul edilebilir.  

21. yüzyılda küresel göç büyük ölçüde G20 ülkelerini hedeflemektedir ancak son on yıllarda ülkeler arası insan hareketliliğinde yaşanan artış, gelişmiş ülkeleri göçmenleri kamplara ve gözetim merkezlerine hapsetmek, iltica hakkını tanımamak gibi uluslararası hukuki düzenlemeleri göz ardı eden veya seçici biçimde uygulayan uygulamalara yönlendirmektedir. Bu kurumsal şiddet, kültürel şiddete zemin hazırlarken aynı zamanda da ondan beslenmektedir. Göç edilen toplum ve göçmenler arasındaki ilişkilerin “biz” ve “ötekiler” ayrımına dönüşmesi ise geleceğin dünyasında yaşanacak çatışmaların artması ihtimalini güçlendirmektedir. 

Günümüzde gelişmiş ülkelerin uyguladıkları iltica ve göç politikaları, özellikle Avrupa Birliği’nin ve Amerika Birleşik Devletleri’nin bu alandaki tutumları göz önünde bulundurulduğunda, uygulama düzeyinde yapısal şiddet olarak tanımlanabilecek bir kurumsal şiddet içermektedir. Bu kurumsal şiddet, hedef grupları doğrudan denetleme veya cezalandırma yoluyla uygulanabildiği gibi toplumdan soyutlama, çocukların ailelerinden ayrılması gibi uygulamaları da içerebilir. İnsanların kendini gerçekleştirebilme imkanından mahrum bırakılması, kurumsal şiddetin en önemli yönü olarak bilinmekte ve bu uygulamalar ve sonuçları üzerinden gözlemlenebilmektedir. Birlik düzeyindeki uygulamalar ve ulus devletlerinin tedbirleri bakımından Avrupa Birliği’nin göçmenlere bakış açısı; insani, hukuki ve ekonomik bağlamlarda uzun süredir tartışılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nin 2017 yılından beri Meksika sınırlarından ülkeye girmek isteyen sığınmacılara uyguladığı sıfır tolerans politikası ise, kurumsal şiddet ve göç olgusu ilişkisinin Avrupa Birliği örneğiyle sınırlandırılmaksızın küresel açıdan değerlendirilmesi gerekliliğini gözler önüne sermektedir.

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir