Soğuk Savaş’ın bitmesiyle uluslararası arenada askeri kaynaklı olmayan bazı sorunlar baş göstermeye başlamıştır. Avrupa’da güvenlik konusunda NATO’ya bağlı olmama ön plana çıkmıştır. Soğuk Savaş boyunca Avrupa, savunma ve güvenlik sorununu ABD’ye bağımlı bir şekilde çözmüştür. Avrupa, bu ABD bağımlılığından kurtulabilmek adına pek çok adım atmıştır. Avrupa Birliği’nin (AB) kuruluşu da temelde bu nedenledir. Güvenlik konusunda ABD’ye olan bağımlılığı bitirmek için kurulan AB, düşünüldüğü gibi olmamıştır.
İki kutuplu süreçte en büyük tehlike SSCB gibi görünse de Almanya’nın tekrar kıtayı savaşa sürüklemesinden de çekinilmiştir. Bunun önüne geçebilmek için Batı Avrupa Birliği (BAB) kurulmuştur. Bu anlaşmayla Almanya silahsızlandırılmıştır. BAB, Avrupa’nın savunma ve güvenlik sorunu için kurulmuş ancak NATO etkisinden kurtulamamıştır. SSCB tehlikesi nedeniyle ABD, Almanya’nın tekrardan silahlandırılmasını istemiş ve kabul edilmediği halde mali ve askeri yardımı keseceğini belirtmiştir. Bunun sonucunda, Almanya tekrardan silahlandırılmıştır. ABD’nin istediğini yaptırmak için mali ve askeri yardımı kesme tehdidi, kendi istediği sonucu doğurmuştur ve bu da Avrupa’nın ABD’ye bağımlı olduğunun göstergesidir. Avrupa, Soğuk Savaş dönemi boyunca da ABD’den bağımsız bir şekilde kendi güvenliğini sağlamak istemişse de kıta ülkelerince anlaşmaya varılamayacağı ve ABD olmadan güvenlik sağlamanın mümkün olmadığı düşüncesi içine girmişlerdir. Bunun sonucunda; Avrupa, Atlantikçi ve Avrupacı olarak ikiye ayrılmıştır. Avrupa’da savunma ve güvenlik özerkliği için kurulan örgütler, NATO’yu daha da güçlendirmiştir.
Stratejik Pusula adı verilen ve AB’nin kendi güvenlik ve savunma gücünü oluşturmak için hazırlanan belge; kriz yönetimi, mukavemet, kabiliyetlerin gelişmesi ve iş birliği olarak dört temel konuya odaklanmıştır.
AUKUS Geliştirilmiş Üçlü Stratejik Ortaklık Anlaşması; ABD, Birleşik Krallık ve Avustralya arasında yapılmıştır. Avustralya’nın nükleer enerjili denizaltı geliştirmesine yardım etmek ve Pasifik’te Batı’nın askeri varlığını göstermek için yapılmış bir anlaşmadır. Fransa ve Avustralya arasındaki anlaşmanın bozulması ve AUKUS Anlaşması’na Fransa’nın dahil edilmemesi, Fransa’nın, NATO’nun askeri kanadından çıkması tartışmalarını gündeme getirmiştir. Ancak uluslararası alandan izole olmak endişesi nedeniyle bu tartışmalar sonuç vermemiştir.
Avrupa kıtasının Atlantikçi ve Avrupacı olarak ayrılması, güvenliklerindeki en büyük tehdit olarak düşünülebilir. AUKUS Anlaşması’nda da görüldüğü üzere Birleşik Krallık, Atlantikçi görüşü savunmaktadır. NATO’nun, dolayısıyla ABD’nin güvenlik sorununu çözmede etkin rol oynaması gerektiğini savunmuşlardır. Avrupacı görüşe göre, Avrupa üzerindeki ABD bağımlılığından kurtulmak gerekmektedir. Kıta içindeki bu ayrık görüşler, onların konu üzerinde uzlaşmasını zorlaştırmaktadır. Ayrıca Avrupa’nın, savunma ve güvenlikte ABD bağımlılığından kurtulması için bu alanlara ayırdığı bütçeyi artırması gerekmektedir.
AUKUS, Avrupa ülkelerini dışlayan bir anlaşma olup NATO’nun yerini alabilecek bir anlaşma olabilir. Bu da Avrupa’nın güvenliğini tehdit eden bir durum haline gelebilir. Birçok örgüt kurulmasına rağmen Avrupa’nın güvenliğinin NATO’nun desteği olmadan sağlanamayacağı görülmektedir. Eğer AUKUS, NATO yerini alan bir anlaşma olursa Avrupa’nın askeri alana ayırdığı bütçeyi epeyce artırması gerekecektir. Bu anlaşmaya ek olarak ABD, anlaşmalar yapmış ve müttefiklerini artırmıştır.
Makaleye buradan ulaşabilirsiniz.