Askeri müdahale, devlet egemenliğinin temel ilkelerine zarar veren bir olgu olarak uluslararası hukuk nezdinde illegal bir davranış olarak değerlendirilmektedir. Devletler arası ilişkilerde kuvvet kullanımı, uluslararası barış ve güvenliğe tehdit olması haline bağlıdır. Birleşmiş Milletler teşkilatının temel amacı, uluslararası barış ve güvenliği korumaktır. Bu amaçla, barışın devamını sağlamak için genel kabul gören düzenlemeler gerçekleştirir. Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda kuvvet kullanma birkaç istisnai durum haricinde yasaklanmıştır. Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda kuvvet kullanma ve askeri müdahale kararları Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından alınır ve uygulanır.
BM’nin en önemli organlarından biri Güvenlik Konseyi’dir. Beş daimî üye (ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere) ve on geçici üye ülkeden oluşan bu konsey, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak amacıyla çeşitli kararlar alabilir. Bu kararlar, üye devletlere yaptırımlar uygulama veya askeri müdahaleyi içerebilir.
BM, barışı korumak amacıyla çeşitli barış gücü operasyonları düzenleyebilir. Bu operasyonlar; çatışma bölgelerinde ateşkese yardımcı olma, insani yardım sağlama ve istikrarı sağlama amacı taşır. Bu nedenle; BM’nin uluslararası hukuk üzerindeki etkisi, barışın korunması ve çatışmaların çözümüne yönelik uygulamalı çalışmalarla somutlaşır.
BM, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve diğer uluslararası sözleşmeler aracılığıyla insan hakları standartlarını korur ve korumayı teşvik eder. İnsan Hakları Konseyi, dünya genelindeki insan hakları ihlallerini inceleyerek ülkeleri bu konuda hesap verebilir kılar. Bu, BM’nin uluslararası toplumda insan haklarının korunmasında lider bir rol oynamasını sağlar.
Ayrıca, BM’nin kalkınma alanındaki etkisi de göz ardı edilemez. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), dünya genelinde yoksullukla mücadele, eğitim, sağlık ve çevresel sürdürülebilirlik gibi konularda ortak bir vizyon oluşturur. BM, bu hedeflere ulaşmak için ülkeler arasında iş birliğini ve dayanışmayı teşvik eder.
Uluslararası hukukta kuvvet kullanma şeklinde ifade bulan şiddet ve çatışma durumunun belirli bir düzene oturtulması, bununla birlikte hukuki bir zemine indirgenmesi süreci olarak ifade bulacak mekanizma, Birleşmiş Milletler Teşkilatı ile sağlanmaya çalışılmıştır. Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda kuvvet kullanma eylemleri meşru olarak değerlendirilen birkaç istisnai durum haricinde yasaklanmıştır. Ancak; devletler arasındaki ilişkiler yumağının ortaya çıkmasından Birleşmiş Milletler Antlaşması dönemine kadar geçen süre zarfında kuvvete başvurma ve askeri müdahale olguları, devletler için çoğu zaman bir hak olarak ele alınmıştır. Barışı sağlamanın ve paralelinde korumanın metodunun ekonomik ve siyasi iş birliklerinden geçtiğine dair oluşan ortak irade, devletleri yeni çözüm sahalarında buluşmaya itmiştir. Siyasi ve güvenlik zeminli kuruluşların yanına; sosyal ve ekonomik yapılanmalar, ardından da yaptırımı somut uluslararası yargı organları tarafından destelenen insan haklarının uluslararası alanda korunmasına ilişkin kuruluşların eklenmesiyle gerek devletler arası hukuk gerekse devletlerin egemenlik kudreti yeni bir aşamaya dahil olmuştur. Bu noktada ilk somut girişim, 1920 yılında Milletler Cemiyeti’nin kurulması olmuştur. Milletler Cemiyeti Misakı çerçevesinde bu cemiyetin genel amacı, uluslararası barış ve güvenliği muhafaza etmek ve uluslararası iş birliğini ilerletmek şeklinde ele alınmıştır. Devletlerin; uluslararası sistemi barışçıl bir yapıya dönüştürmelerinin çabası olarak şekillenen Milletler Cemiyeti, özellikle dönemin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Wilson’un, tüm devletlerin tek çatı altında buluşabilecekleri bir platform üretmeleri durumunda, menfaatlerin ortaklaştırılacağı ve barışın sağlanacağı inancı üzerine inşa edilmiştir. Milletler Cemiyeti’nin oluşturulmasında Birinci Dünya Savaşı’nın büyük etkisi olduğu muhakkaktır ki, o döneme kadar egemenliklerinden taviz vermemek adına bu denli geniş çaplı bir siyasi zeminde bir araya gelmeyen devletler, savaşın tahribatının sebep olduğu endişeyle birlikte, barışçıl bir sürece imza atmak adına bu çatı altında buluşmuşlardır.
Milletler Cemiyeti Misakı, devletlere uyuşmazlıkları barışçıl yollarla çözme ve bu yollar tüketilinceye kadar savaşa ve askeri müdahaleye başvurmama konusunda yükümlülükler getirmiştir. Kurucu Misak’ın 16. Maddesi, üye devletlerin taraf olduğu savaş durumlarına ilişkin düzenlemeler içermektedir. 1. fıkra itibariyle, “Cemiyet üyelerinden biri, yükümlülüklerine aykırı olarak savaşa başvurursa, Cemiyet’in bütün öteki üyelerine karşı, bu davranışıyla bir savaş eyleminde bulunmuş sayılır. Bu üyeler onunla, ticaret ya da maliye ilişkilerini hemen kesmeyi yükümlenirler.” Cemiyete üye tüm devletlerin, Misak hükümlerinin dışına çıkarak savaş ilanında bulunan devlete karşı ortak bir cephe yaratması zorunluluğunu kabul ediyor olması, üstelik bu kararın da ihtilafa taraf devlete rağmen ortaya çıkması, devletlerin askeri tedbirlere dayalı çözüm mekanizmalarına karşı teorik zeminde hemfikir olduklarını ortaya koymaktadır.
Milletler Cemiyeti Misakı; savaşı bir bütün olarak yasaklamamış, sadece meşru ve meşru olmayan savaş ayrımına gitmiş, kuvvet kullanılmasını mutlak derecede veto eden bir kurumsal anlayıştan ziyade, geciktirici veto kartına sahip bir tavsiye mekanizması rolüne soyunmuştur. Bu çerçevede “savaşa başvurma” yolunun açılmış olması, Milletler Cemiyeti Misakı hükümlerinin etkinliğini zayıflatan önemli bir unsur olmuştur. Devletler; resmi bir savaş ilanı olmaksızın gerçekleştirdikleri “savaşa varmayan kuvvete dayalı tedbirlerini” bu tedbirlerin “uyuşmazlıkları barışçıl yollarla çözme yöntemleri” arasında yer aldığını iddia ederek, Misak çerçevesindeki yükümlülüklerinden kurtulmaya çalışmışlardır.
Sonuç olarak Birleşmiş Milletler, uluslararası hukukun şekillenmesinde kilit bir oyuncu olarak ortaya çıkar. Güvenlik, insan hakları ve kalkınma gibi alanlarda yaptığı çalışmalarla BM, uluslararası toplumun ortak çıkarlarını koruma ve ilerletme çabasında önemli bir rol oynar.
Kaynakça
Kaynak 1: Uluslararası Hukukta ve BM Sisteminde Askeri Müdahale Olgusu/Dergipark
Kaynak 2: Uluslararası Hukuk ve Birleşmiş Milletler Kararları Çerçevesinde Saldırı Kavramı/İstanbul Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi/Hazir Nuhiç
Kaynak 3: Uluslararası Hukukta Kendi Geleceğini Belirleme/Ankara Üniversitesi