Kronolojik olarak bahsedecek olursak, 1688 Muhteşem Devrimi ya da bilinen diğer adıyla İngiliz Şanlı Devrimi’ni ve 1775 Amerikan Devrimi’ni anlamadan ve tartışmadan 1789 Fransız Devrimi’ni anlamak pek de mümkün değildir.
Öncelikle, bu devrimleri karşılaştırabilmek ve üzerinde tartışabilmek için bu devrimlerin kendi aydınlanma gelenekleri arasındaki temel farklılıklara bakmamız gerekir. Aydınlanma düşüncesinden kısaca bahsetmek gerekirse; aydınlanma düşüncesi, din ile ilgili hurafelerden arındırılmış, akıl ve bireyi merkezine alan bir yaklaşım biçimidir. Tek bir devrim olmadığı gibi tek bir aydınlanma olmasından da söz etmek mümkün değildir. Bu üç devrim farklı sebeplerle ortaya çıkmış, farklı sonuçlarla sonlanmışlardır ve bu devrimlerin aydınlanmalarının kendilerine özgü özellikleri vardır. Örneğin: Fransız Devrimi, Fransız Aydınlanmasının ‘akıl’ a dayalı ilkelerinden; Amerikan Devrimi, Amerikan Aydınlanmasının ‘özgürlük’ ilkelerinden esinlenmiştir. İngiliz Şanlı Devrimi (Muhteşem Devrim) ise ikisinden de farklı olarak siyasi esaslarını, aydınlanma düşüncesinden daha da eskiye dayanan Magna Carta’dan almaktadır. Sonuç olarak; bu üç devrim, aydınlanmalarını farklı esaslara dayandırdığı için birbirlerinden ayrı değerlendirilmelidir.
1688 İngiliz Şanlı Devriminin kısaca amacı, Kral II. James’in siyasi ve dini otoriteyi yıkarak kuracağı mutlak monarşiye tepkidir ve en önemli özelliklerinden biri ise İngiliz siyasetinin ‘gelenek’ ve ‘tecrübe’ üzerine kurulması sebebiyle kansız bir devrim olmasıdır. Geleneğe olan bu bağlılık, Şanlı Devrim’in Fransız Devrimi gibi kanlı bir devrim olmasının önüne geçmiştir. Muhteşem Devrimin fikirlerinde bir evrensellik iddiası yoktur. Ancak Fransız Devrimi bahsettiğimiz iki devrimin aksine evrensellik iddiası ile ortaya çıkmış ve kısa sürede bütün dünyayı etkisi altına almıştır.
Amerika’da devrimin önünü açan süreç, 1688 Şanlı Devrimi bağlamında ele alındığında, Kral III. George ve Kuzey Hükümeti’nin baskıcı politikaları ve Amerikalı sömürgecilerin 1689’da İngiliz Haklar Bildirgesi ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler üzerinden bir aydınlanma düşüncesi geliştirmeleridir. Amerikalılar ilk haklarını talep ettiklerinde bağımsız değillerdi. Britanya İmparatorluğunun bir parçasıydılar. İngiltere, bu hak taleplerini karşılamak yerine baskıcı bir politika izledi. Bu tutum da Amerikalıların ‘özgürlük’ fikrini güdüledi. Amerikalılar, Britanyalıların anayasalarına ve siyasi geleneklerine oldukça bağlılardı ancak meclisleri tarafından temsil edilmiyorlardı ve üstelik temsil edilmedikleri bir meclis tarafından vergilendiriliyorlardı. Amerikalı koloniciler buna tepki gösterdiler. İngiltere Parlamentosu baskıcı politikalar izlemeye devam etti ve Amerikalı kolonicilere yeni vergiler koydu. Amerikalılar, bu durum karşısında harekete geçtiler ve İngiltere’den gelen ürünleri boykot etmeye başladılar. Bu boykotun geniş bir alana yayılacağını ve büyük bir isyana dönüşeceğini düşünen İngiltere, askeri müdahaleye geçti. Bu müdahale, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nı başlatan Boston Katliamı’nın yaşanmasına sebep oldu.
Fransa’da kraliyetin otoritesinin zayıflaması Fransız Devrimi’nin başlıca sebeplerinden biridir ve Fransız Devrimi’nin Amerikan Devrimi’nden esas aldığı en önemli fikirler, Amerikalıların özgürlük ve eşitlik fikirleridir. 1789’da Kral XVI. Louis, yüzyılı geçkin süredir toplanmayan parlamentoyu toplamış ve krallık otoritesini iyice zayıflatmıştır. Ancak 1789’da toplanan meclisin, öncelikli amacının monarşiyi kaldırmak ve cumhuriyeti kurmaktan ziyade Fransa’yı içinde bulunduğu ekonomik buhrandan kurtarmak ve İngiltere’nin yaptığı gibi bir anayasal monarşi kurmak olduğu söylenebilir. Fransız Devrimi’nin başlangıcını, mecliste burjuvazileri temsil eden ve krala yakın bir grup olan Jirondenler tarafından hazırlanan ve Kral XVI. Louis’in yetkilerini sınırlandıran anayasa teklifini reddettiği ve meclisi kapatma girişiminde bulunduğu 20 Temmuz 1789 tarihi olarak alabiliriz. Bu anayasanın kabul edilmemesi ve Jakobenler’in halkı kışkırtması ile Fransız Devrimi, ilk şiddetli halk hareketi olan Bastille Baskını ile gerçekleşti. Bu devrim başta özgürlük, eşitlik ve kardeşlik için yola çıkmıştır ancak daha sonra büyük kıyımlara sebep olduğu için bu konuda başarısız olmuştur. Burke’e göre Fransız Devrimi ideolojik bir devrim olmuştur.
Sonuç olarak, İngiltere Şanlı Devrimi geleneklere dayanan siyasi sistemin canlandırılmasını ve ideal düzene geri dönülmesini, Amerikan Devrimi temsil edilmeyi ve özgürlüğü amaçlamıştır. Fransız Devrimi ise sebep olduğu felaketler ve kargaşa ile özgürlük, eşitlik ve kardeşlik devriminden ziyade Edmund Burke’e göre bir ‘Akıl Devrimi’dir.
Makaleye buradan ulaşabilirsiniz.