Dünyada var olan süper güçler ve bu güçler arasındaki kutuplaşma veya denge, zaman
içerisinde sürekli değişikliğe uğramıştır. Bir zamanlar SSCB- ABD kutuplaşmasının
oluşturduğu Soğuk Savaş bütün dünya için bir gerilim kaynağı iken SSCB’nin yıkılmasıyla
oluşan bu güç dengesizliğinde boşluğu dolduran köklü bir geçmişe sahip başka bir devlet
ortaya çıktı: Çin Halk Cumhuriyeti.
Çin Halk Cumhuriyeti ya da kısaca Çin, sosyalist bir rejimi benimsemiş içine kapalı bir ülke.
Çin Milliyetçi Partisi ile Çin Komünist Partisi’nin aralarındaki mücadelenin sebep olduğu iç
savaştan sonra Komünist Parti’nin galip gelmesiyle Mao Zedong önderliğinde 1949 yılında
kurulan Çin, kendine benimsediği sosyalist politikanın neden olduğu dezeavantajlar
yüzünden ekonomik alanda gelişememişti. Mao Zedong hükümeti ve sonrasında komünist
partinin başına geçen Mao Zedong’un eşinin da dahil olduğu ‘Dörtlü Çete’ ülkede sosyalizm
öncesi olan bütün gelişmeleri reddeden ve halkın üzerinde büyük bir baskıya sebep olan
‘Kültür Devrimi’ ni ülke politikası olarak benimsediler. Kapitalizme karşı bütün her şeyi
ortadan kaldırmayı amaçlayan bu politika ile Çin dışarıya daha da kapalı bir hâl aldı.
Sonrasında ise Çin’in geçmişten bugüne izlediği bütün bu içe kapalı siyaseti alt üst eden bir
isim ortaya çıktı: Deng Xiaoping.
Deng Xiaoping, Komünist Partiyi hakimiyeti altına alan ‘Dörtlü Çete’yi tasfiye ederek partinin
başına geçti. Ülke ekonomisinin kötü durumu onun sosyalizmden biraz daha uzak ve
kapitalizme daha yakın bir iktisadi siyaset izlemesine sebep oldu. Çin’in önceki dönemlerden
İngiltere desteğiyle özerkleşen Hong Kong’un komşusu Shenzen’i ekonomik bölge ilan
ederek yabancı yatırımcıları buraya yatırım yapmaları konusunda ikna etti ve Shenzen kısa
bir zamanda balıkçı kasabasından büyük bir metropole dönüştü.
Deng Xiaoping, Çin’i dünya pazarına entegre etme gayesine ‘Dışa Açılma Reformu’ adını
verdi. Bu reforma göre Çin’in gelişmesi için dört alanda modernizasyona ihtiyacı vardı:
1) Tarım
2) Sanayii
3) Savunma
4) Bilim ve Teknoloji
Bu dört modernizasyon hedefi komünist ideolojinin üstünde tutuldu.Deng Xiaoping’in
reformları sonrası Çin’de sermaye birikmeye başladı. Xiaoping, bu sermayenin korunması
için bazı insanların zengin olmasına izin verilmesi gerektiğini savunuyordu. İşte bu noktada
Çin benimsediği sosyalist ideolojiyle çakışmaya başlıyordu. Çünkü tüm bu iktisadi gelişmeler
kapitalist sisteme uygun olarak gelişiyordu. Ülkenin belirli bir kesimi bu reformasyonlar ile
zenginleşmeye başlıyor ve gelir adaletsizliği ortaya çıkıyordu. Ortaya çıkan tablo ise sosyalist
ideolojiye taban tabana zıttı. Ancak Deng Xiaoping; Maozim’i, Leninizm’i ya da Marksizm’i
tamamıyla inkar etmeden gelişmiş ülkelerin takip ettiği politikaları da gözleyerek Çin’i
küresel pazara adapte etmeyi kendine ilke edinmişti. Aslında bir anlamda kendilerine özgü,
Çin tarzı bir sosyalizm benimsendiği de söylenebilir.
Xiaoping’in yol açtığı bu gelişmeler Çin’i dünya çapında bir fabrikaya dönüştürdü. Ucuz iş
gücü maliyeti birçok yatırımcının fabrikalarını Çin’de açmaları için önemli bir etkendi. Ancak
son dönemde Çin üstlendiği bu ‘fabrika’ vizyonunun çok daha ötesine ulaşmayı planlamakta.
Fakat yine de pazarın çöküşe uğramaması için Çin’in poziyonunu üstlenebilecek yeni bir
‘fabrika’ ihtiyacı halihazırda büyük yatırımcılar için önem arz eden bir durum. İşte Çin bu
ucuz iş gücü ihtiyacını Afrika’ya devretmeyi amaçlamakta.
Çin, Afrika’ya son dönemde ulaşım, alt yapı, şehirleşmede kulllanılmak üzere çok düşük faizli
geri ödemesi uzun süreli birçok kredi verdi. Ve yine Afrika’nın çeşitli ülkelerinde şehirleşme
amacıyla yapılacak birçok yapının inşaatını da kendisi üstlendi. Kısacası Afrika’yı
kaldıramayacağı kadar büyük bir borcun altına sokarak yavaş yavaş sömürgesi hâline
getiriyor. Çin’in son dönemde yaptığı bütün bu atılımlar aslında Çin’in sosyalizmden uzaklaşarak her
ne kadar aksini iddia etseler de kapitalist bir ülkeye hatta emperyalist bir ülkeye
dönüştüğünün bir göstergesi olarak karşımızda duruyor.
KAYNAKÇA
Deniz, T. (2014). Yükselen Güç Çin Halk Cumhuriyeti’nin Stratejik Hamleleri.
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 13 (50), 188-212.
https://www.youtube.com/watch?v=c8Y1WJbZzk07
https://www.youtube.com/watch?v=pp8J8BuXWBo