AİK Yazılar Amerika’nın Kuruluşu ve ABD-Avrupa İlişkileri (1776-1876) Makale Analizi

Amerika’nın Kuruluşu ve ABD-Avrupa İlişkileri (1776-1876) Makale Analizi

Categories:

Bu yazı, 19.03.2022 tarihinde okumuş olduğum İhsan Burak Birecikli’nin yazdığı ‘’Amerika’nın Kuruluşu ve ABD-Avrupa İlişkileri (1776-1876)’’ adlı makalenin kendi düşüncelerimle yapılmış bir tahlilidir.

Makalenin ilk kısmında, ABD’de kurulan 13 koloniden ve onların bağımsızlık mücadelesinden bahsedilmektedir. Amerika kıtasının keşfiyle Avrupa’dan gelen göçmenlerin amacı sömürge vasıtasıyla zenginleşmek değildi. Avrupa’da yaşanan baskıcı yönetimden, din ve mezhep kavgasından kaçıp gelen göçmenler, yanlarında ailelerini de getirmişlerdir çünkü amaçları oraya yerleşmektir. Yeni bir kıtaya yerleşip daha özgür yaşayabilmek adına yapılan göçler sonrasında nüfusları oldukça artmıştır. Artan göçler nedeniyle koloni adı verilen yerleşim alanları oluşmaya başlamıştır. Avrupa’dan Amerika’ya göç eden insanların, asıl amaçları özgürce yaşam sürebilmekti ancak kendi özgürlüklerini sağladıktan sonra pek çok insanın özgürlüğünü elinden aldıklarını söyleyebiliriz.

Bu göçmenlerin, İngiliz sömürgeciliğine olan tepkisi de oldukça büyüktü. Yedi Yıl Savaşları sürecinde İngiltere, fazla harcama yaptığı için Amerika’daki kolonilerden yüksek vergi almaya başlamıştı ve kolonileri isyana sürükleyen de bu olmuştu. Koloniler tarafından yapılan ilk isyanlar, İngiltere’den bağımsız olma amacı değil, bazı iktisadi taleplerini kabul ettirmek amacı taşımaktaydı.

1776 yılı itibariyle bağımsızlık düşüncesi oluşmaya başlamıştı. 4 Temmuz 1776’da Amerika Birleşik Devletleri adıyla bağımsız bir devlet kurulduğu ‘’Bağımsızlık Beyannamesi’’ ile ilan edildi. Bu beyannamede, insanların doğuştan gelen devredilemez hakları olduğundan bahsedildi. Bu haklar: yaşama hakkı, hürriyet hakkı ve saadetini temin etme haklarıydı. Avrupa’dan yola çıkarak hiç bilinmeyen bu yeni kıtaya göç eden insanların, en büyük istekleri ve amaçları olan özgürlük haklarına kavuştuklarını söyleyebiliriz.

Makalede, göçmenleri birbirine bağlayan üç temel unsurdan bahsedilmiş. Bu unsurlar; Fransız askeri ve ekonomik baskısına, İngiliz sömürgeciliğine ve Kızılderililere duyulan öfke olarak belirtilmiş. Bu öfke nedeniyle Amerika kıtasının yerlileri olan Kızılderililer, öldürülmüştür. Öldürülmeyenler ise köleliğe zorlanmıştır. Bağımsızlık Beyannamesi’nde yer alan doğuştan ve devredilemez olan hakların, sadece kendileri için olduğu açıkça görülmektedir. Politik zulümlerden kaçarak yeni hayat kurmak için gelen göçmenler, orada yaşayan insanlara karşı nefret dolu olmuşlardır. Ayrıca öldürülmeyen ve köle olarak kullanılan Kızılderililerin sayısı yeterli olmadığından Afrika’dan da köle getirmişlerdir. Afrikalı insanların da hürriyet hakkını göz ardı ederek hayatlarına devam etmişlerdir. Söyledikleri ve uyguladıkları arasındaki büyük çelişki açıkça görülmektedir.

Yerlilerin sayıca az oluşu ve yeterince medeni olmayışı Avrupa’dan gelen göçmenler için büyük bir şanstır. Ayrıca kendilerini tarihsiz olarak değil, bu kıtaya medeniyet getiren ve Avrupa’daki yaşlı toplumu geride bırakan kişiler olarak görüyorlardı. Avrupa’yı geride bırakıp gelen ataları, onlara özgür yaşamlarını sunmuştu. Her ne kadar Avrupa’dan kopmak isteseler de ilerleyen yıllarda bunun çok da mümkün olmadığı birçok kez görülmüştür. Gerek sıcak savaş gerekse soğuk savaş dönemlerinde ABD, Avrupa ile daima iletişim halinde olmuştur. ABD, Avrupa’nın dengeleyicisi halini almıştır.

Sonuç olarak; Avrupa’nın baskıcı yönetiminden, din mezhep kavgalarından kaçan ve özgürlük hayali ile gelen göçmenlerin, İngiltere’ye karşı direnişinin başarıya ulaştığını söyleyebiliriz. Özgürlüklerine engel olan insanlardan kaçarak başkalarının özgürlüklerine ve hatta yaşam hakkına engel olan göçmenler, ABD’nin kuruluşunu sağlamış, istedikleri özgür hayatı elde etmişlerdir.

Makaleye buradan ulaşabilirsiniz.

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir