İngiltere’nin sahip olduğu rejim, günümüz dünyasında tartışmalara yol açmıştır. Ülkede hâlâ popülaritesini koruyan kraliyet ailesi, dönemsel olarak sorunlarla baş başa kalmıştır. Bu sorunlar Kraliyet’in eski otoritesinin sarsılmasını ve sonunu beraberinde getirmektedir. Bu yazıda dönemsel olarak yaşanmış bazı sorunlara ve muhtemel sona değinilmektedir.
Giriş
İngiltere’nin yönetim sistemi olan anayasal monarşiye göre bir hükümdar, ömür boyu veya tahttan çekilinceye kadar devletin/bölgenin başıdır. Anayasal bir monarşide hükümdarın yönetme kabiliyetine ilişkin kısıtlamalar, anayasaya göre hükümdara dayatılır. Anayasal bir monarşi olan İngiltere’de, parlamentonun iki meclisi olan Avam Kamarası ve Senato tarafından kabul edilen yasalar, Kraliyet’in nihai onayına tabidir.
Değişen dünyada, devletler tarafından yeni yönetim biçimlerine geçilmeye başlanırken İngiltere’de hâlâ devam eden bir kraliyet ailesi görülmektedir ve İngiltere, parlamento ve monarşinin bu kadar uzun süre yan yana var olabildiği tek ülke konumundadır. Ancak gelişen dünya ile parlamentonun yetkileri ve üstünlüğü hep artarken monarşininki geriledi. Zamanla gücü azalan kraliyet, günümüzde sembolik olarak görevine devam etmek durumunda kaldı. Misal Kral’ın, Başbakanın talebini reddetme hakkı yoktur. Geleneğe göre, Başbakan talebini, onun tavsiyesi üzerine karar vermekle yükümlü olan krala iletmekle yükümlüdür. Yazılı bir anayasası olmayan İngiltere’deki bu ve benzeri
Kraliçe Elizabeth’in Vefatı ve Gelişmeler
8 Eylül 2022’de İngiltere tarihinin “en uzun süre tahtta kalan monarkı” olan Kraliçe 2. Elizabeth’in 70 yıllık görev süresi sona erdi. Bu durum cenaze töreninin ve oğlu 3. Charles’ın tahta çıkış töreninin masraflarının ne kadar olacağı sorusunu beraberinde getirdi. Araştırmalara göre Kraliçe Elizabeth’in annesinin 2002’deki cenazesinin yaklaşık 5,4 milyon pounda mal olduğu, Prenses Diana’nın 1997’deki cenazesinin ise 3 milyon ile 5 milyon pound arasında gideri olduğu bildirildi. Kayda girmiş bu sayıların yanında tahtta oturan kişinin değişmesinin masraflarının daha yüksek olacağı da kaçınılmaz bir gerçektir. Bu durum, Kral 3. Charles’ın portresiyle birlikte yeni İngiliz para biriminin basılması ve Kraliçe’nin para birimi kaldırılması gereksiniminden kaynaklanır. Aynı şekilde pullar, pasaportlar ve polis üniformaları da Kral Charles’ın saltanatını yansıtacak şekilde değiştirilmelidir.
Kraliyet rejimine karşı olanlar Kraliçe 2. Elizabeth hayattayken, halkla karşı karşıya gelmemek kaygısıyla bu tür protestolar yapmaktan kaçındıklarını itiraf ediyorlar. Ancak değişen iktidarla bu durum değişmiş gibi görünüyor. 14 Nisan’da başlayan hafta 4592 yetişkinin katıldığı ankette monarşinin devamından yana olanların oranı yüzde 58, seçilmiş bir devlet başkanını tercih edenlerin oranı yüzde 26 ve bu konuda bir fikri olmayanların oranı ise yüzde 16 olarak kayda geçti. Ülkenin genç jenerasyonu olan 18-24 yaş arası katılımcılar arasında kraliyeti destekleyenler yüzde 32’ye kadar düşmektedir. Bu durumun nedenini düşündüğümüzde ülkenin yaşlı kesiminin geleneklerine daha bağlı olduğu sonucuna da ulaşabiliriz.
Kraliyetin serveti, harcamaları ve özellikle de hayat pahalılığı yeni dönemde Kral’ın başını ağrıtabilecek konular arasında görülüyor. Yetişkinlerin katıldığı bir anketin sonucuna göre ülkenin yüzde 32’si kraliyetin masraflarının karşılığını vermediğini düşünüyor. Gençlere baktığımızda ise bu durum yüzde 60’a kadar çıkıyor. Kraliyetin masraflarını eleştiren bir siyasetçi olan Norman Baker bu durumu “Sahip oldukları sarayların sayısı gerçeküstü. Açık konuşmak gerekirse devlet törenleri için bir saray yeterli. Buckingham Sarayı ve hadi belki bir tane de kırsal bir bölgede tatil yapacakları bir saray olsun.” sözleriyle eleştiriyor. Yapılan harcamalara bakıldığı zaman hak vermemek mümkün değil çünkü değişen ve gelişen dünyada krallık eski popülerliğine sahip değil ve yapılan harcamaların büyüklüğü ülkenin yavaş yavaş bu durumdan rahatsız olmasını da beraberinde getiriyor.
Ülkenin, rejimden rahatsızlığını dile getirdiği bir diğer noktada ırkçılık iddiaları. Kral Charles’ın oğlu Harry ile eşi Meghan Markle ile olan evliliği ailede bir diğer krizi de beraberinde getirdi. İngiliz kraliyet ailesinin büyük tepkisini çeken röportajda Markle çok zor bir süreç geçirdiğini itiraf etti. Markle, “5 aylık hamileyken intihara meyilliydim. Kate Middleton beni ağlattı ve Kraliyet ailesi de Archie’nin ne kadar esmer olacağını bilemediklerinden endişe ettikleri için ona prenslik unvanı vermeyeceklerini ima etti.” ifadesini kullanmıştı. Röportajda Kraliyet Ailesine yapılan ırkçılık suçlaması ise tüm dünyada manşetlerde kendine yer buldu. Ardından Markle’ın firma olarak adlandırdığı aile sarsıntı yaklaşık 85 yılın ardından yaşadığı en büyük krizle baş başa kalmıştı. Prenses Diana’nın ölümü kadar ses getiren ırkçılık iddiaları, ister istemez kraliyet ailesinin otoritesinde tekrardan bir sarsıntıya neden olmuştur.
Sonuç
Her gün daha da gelişmekte olan dünyada, kraliyet ailesi eski otoritesini gün geçtikçe kaybetmektedir. Her ne kadar güzel bir görüntüye sebep olsa da genç nüfusun var olan yaşlı nüfus kadar gelenekçi olmayışı ülkede değişime yol açacaktır. Her geçen gün genç nüfusun ülkede söz sahibi olmasıyla kraliyet ailesinin ortadan kalkışı kaçınılmaz olacaktır. Belki de yaklaşık 70-80 yıl sonra ülkede seçilmiş bir ailenin varlığından söz etmiyor ve hatta bu dönemin sonunu özel bir gün ile her yıl kutluyor olacağız.
Kaynakça
Kaynak 2: https://www.mfa.gov.tr/ingiltere-siyasi-gorunumu.tr.mfa
Kaynak 4: https://t24.com.tr/haber/ingiltere-de-kral-charles-donemi-kraliyet-ne-kadar-populer,1106050
Kaynak 5: https://www.bbc.com/turkce/haberler/2011/04/110428_royalty_analysis
Kaynak 6: https://medyascope.tv/2022/09/11/ingilterede-monarsinin-bilancosu-neden-hala-ayakta/