24 Şubat 2022’de Putin liderliğindeki Rusya’nın, Ukrayna’nın Donbass şehrine girmesi ile birlikte tarihte çok kez anlaşmazlığa düşen bu iki devlet arasındaki gerilimden bir savaş doğmuş oldu. Yakın tarihten yola çıkarak iki devlet arasındaki gerilimi bu noktaya taşıyan sebepleri sıralamak mümkün lakin tarihsel süreçte Rusya-Ukrayna krizine baktığımızda krizin çıkış noktasının Orta Çağ’a kadar uzandığına şahitlik edebiliriz.
Putin’in neredeyse çoğu konuşmasında bahsettiği “aynı halk” meselesinin özü, esasında iki devletin kökenlerinin de ‘’Kiev Dükalığı’’ adlı Doğu Slav devletine dayanmasından kaynaklanıyor. Ortak birçok yönü bulunsa dahi 13’üncü yüzyılın ortalarında Moğol istilası sonucu dağılan bu devlet, Rusya-Ukrayna krizinin tarihsel süreçteki mihenk taşı konumunda demek mümkündür. Rusya bu dağılışı fırsat bilerek Rus İmparatorluğu kurmayı başarmıştır lakin Ukrayna’nın kendini uluslararası alanda devlet statüsüne dahi getirememiş olması, 17. yüzyılda Ukrayna’nın Rus İmparatorluğu’nun bir parçası haline gelmesi ile sonuçlandı. Rus İmparatorluğu’nun parçalanması sonucu kısa bir bağımsızlık dönemine giren Ukrayna, Sovyet Rusya’nın kurulmasının ardından bir kez daha fethedildi.
Geçmişten günümüze Ukrayna’nın bağımsız olmak ve Rusya’nın tesirinden kurtulmak amacıyla yapmış olduğu çoğu hamlenin başarısızlık ile sonuçlanmış olması, bizi Rusya’nın tarihten bu yana sergilediği tutumun asıl nedenine getiriyor: Ukrayna’nın jeopolitik ve stratejik konumu. Rusya’nın jeopolitik düzeyde arzuladığı, Karadeniz’e hakim olmak ve oradaki trafiği kendi kontrolü altına almaktır. Nitekim bu isteğine ulaşması bir türlü mümkün olmayan Rusya, 18 Mart 2014’te Kırım’ı ilhak ederek bu doğrultuda önemli bir hamle gerçekleştirmiş oldu. Kırım’ın ilhakını Ukrayna ile ilişkilendirmemizi sağlayan ve Rusya’nın ilhak ettiği bu bölgedeki hakimiyetini kolaylaştıran etkenlerden belki de en büyüğü, bölgede Ukraynaca konuşan nüfusun çokluğudur. Yine bölgede uygulanan asimilasyon politikası ve bölgedeki Rus nüfusunun yoğunluğu, ilhakın başarılı olmasının diğer nedenleridir. Kırım’ın ilhakı sonucu Rusya’ya çeşitli yaptırımlar vesilesi ile tepki gösteren AB ülkeleri, Putin’in eylemleri üzerinde herhangi bir etkiye ulaşamamıştır zira Rusya en güçlü yanını ortaya koymuş ve AB ülkelerine karşı enerji kozunu kullanmıştır.
Ukrayna’yı kendi egemenliği altına almak için çok çeşitli yollara başvursa da ne Putin, ne de ondan önceki Rus diktatörleri tarihte bu mevzuya yönelik kalıcı bir başarı sağlayamadı. Nitekim Kerç Boğazı’na baraj inşa ettirmek gibi çeşitli ültimatomlar ile Ukrayna’nın üzerinde psikolojik baskı kurmak isteyen Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya girme ihtimali ile birlikte yeni bir plan yapma ihtiyacı hissetti zira sınırlarında ABD gemilerinin demir atmış olması, Rusya için açık bir tehdit anlamına geliyordu. Ukrayna’yı açık bir şekilde bu konuda uyaran Putin, sözlerinin Ukrayna halkı için bir anlam ifade etmediğini görünce tarihin sayfalarında bir ilk olmayan planını başlattı ve dört gün içerisinde Ukrayna’yı topraklarına katma gayesi ile Donbass’a saldırdı.
Ukrayna medyasında pek konuşulmasa da Ukrayna’nın savaş sırasındaki belki de en büyük pişmanlığı, 1994 yılında Budapeşte Memorandumu ile nükleer güçlerini Rusya’nın himayesine teslim etmek oldu. O dönemde güvenilirliğinden sorgu olmayan bu antlaşmayı Putin’in “O antlaşmayı ben imzalamadım.” diyerek yok sayması, iki ülke arasındaki gerilimin yanı sıra dünya gündemine de ciddi etki etmiştir. Nitekim Rusya, Ukrayna’yı işgal etmek için planını devreye koymuştur fakat Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonucunda Ukrayna’nın yanında olacağını belirten batılı devletler, Ukrayna’yı savaş meydanında ölüme terk etmiştir. Türkiye ise dış politikada doğru hamleyi yaparak iki tarafa da somut bir destek vermeyip, zamanı geldiğinde arabuluculuk yapmış ve iki devlet ile de ilişkilerini korumayı başarmıştır.
Ukrayna başkanı olmadan önce aktör olan Zelensky, savaşın başlarında herkesin gözünde ‘kaçacak olan bir diğer lider’ konumundaydı fakat o tüm dünyayı şaşırtan bir biçimde direnmeyi tercih etti. Sonucunda, somut bir zafer elde edememiş ve çokça kayıp vermiş olsa dahi Putin’in dört günde işgal planını bozarak Ukrayna, savaşın tarih kitaplarında yer edinecek sonucu ne olursa olsun savaşı kazanmış ve Putin’in itibarını ciddi oranda zedeleyerek dünyanın gözünde bitmeyen bir savaşın kazananı konumuna gelmiştir.