Bu yazımda siz okuyuculara sunmak istediğim, her zaman gördüğümüz ve okuduklarımıza biraz daha farklı bir yerden bakarak sizlere farklı bir bakış açısı sunmaktır.
Çarlık ve SSCB
Rusya ve Ukrayna savaşını incelemek için önce o coğrafyanın geçmişini anlamak büyük öneme sahip. Çarlık dönemi Rusyası genel açıdan Çarlar tarafından yönetimin idare ettirildiği, yayılmacı, Ortodoksluğun devlet işlerinde önemli bir yer tuttuğu merkeziyetçi bir yapıya sahip olmuştur. Lenin’e göre Rus İmparatorluğu’nun 1917’de parçalanmasını ve yıkılmasını doğuran etmenler arasında ulusal soru önemli yer tutmaktadır. Çarlık Rusya’sının çok geniş topraklara ve kalabalık bir nüfusa sahip olması ve ayırıcı etnik ve dilsel birlikten yoksun olması yıkıma sebep olan en önemli etkenlerdendir.
En önemli ulus olan Rus ulusu, tek başına ülke topraklarının büyük bir bölümüne sahiptir fakat nüfusu imparatorluk nüfusunun yarısına bile ulaşamamaktadır. Diğer halklar Rus ulusunun çevresinde yaşamakta olup birçok ulusun yan yana yaşıyor olması ciddi bir sorun teşkil etmiştir. Marksizme göre ise proletaryanın dayanışması, ulusal duygular ve vatan sevgisi gibi kavramların önüne geçmeliydi.
Şubat 1917 olayları yüzyılların otokratik monarşiye son vererek, Marksist düşüncelere dayanan Rus Liberallerinin iktidara gelmesine neden olmuştur (ÇAM, 2000). Ekim devrimi ile imparatorluk parçalandığı zaman Bolşevik yanlısı olmayan milletler bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Ancak Troçki tarafından yeniden örgütlenen Kızıl Ordu birlikleri, bu bağımsızlık isteklerini etkisiz kılmış ve 1922 yılında birlik sağlanabilmiştir.

Tarih sahnesine yeni adım atan Rus Çarlığı’nı yıkan Bolşevizm, Rus geçmişiyle organik bir bağa sahiptir ve Çarlık Rusya’sının otoriter geleneğini devam ettirmiştir. Sovyet rejimi tekil örgütlü toplum olarak tanımlanabilir. Çünkü tüm toplumsal etkinlikler tek bir emrin altındaki atanmış idareciler hiyerarşisi tarafından yürütülmektedir.
Vladimir Putin’in Yükselişi
Çarlığın otoriter geleneğini devam ettiren bir Sovyetler Birliği ve Sovyetlerin otoriter geleneğini devam ettiren bir Rusya Federasyon düşünceleri, gelecek kısımları anlamak için büyük önem taşımakta. Federalizm, Yeltsin ve Putin dönemleri olmak üzere iki farklı uygulamaya sahne olmuştur. Yeltsin döneminde yerelleşme öne çıkarken Putin döneminde tam tersi olarak merkezileşme eğilimleri öne çıkmıştır. Normal şartlarda kanunen Federasyo’nun içerisinde bulunan cumhuriyetler eşittir ama Putin, Federal anlaşma döneminden başlayarak bugüne kadar onu destekleyen cumhuriyetlere her zaman daha imtiyazlı davranmıştır. Bu demek oluyor ki hukuken eşitler içerisinde dahi daha eşitler olabilmekte.

Savaş
Savaşın nedenleri Putin tarafından çok net belirtildi. Bahane olarak benim de şahsen katıldığım NATO’nun Rus sınırına gelmemesi gerektiği ama NATO’nun böyle bir çaba içine girmiş olması gösterildi. Sonuçta NATO’nun kuruluş amacı SSCB tehlikesine karşı bir batı bloğu oluşturmaktı. Peki hali hazırda SSCB varlığını sürdürmezken NATO’nun varlığını sürdürmesi bir yana, Sovyetler zamanında dahi bir NATO müttefikinin Sovyetler Birliği ile sınırdaş olması bir tehdit olarak algılanırken ve NATO yapılanması bunun farkındayken neden Rusya’nın da doğal korkusu olan bu durum üzerinden üstüne gidiliyor?
Savaş nedeni olarak, Vladimir Putin Eski Sovyetler topraklarının yanlış dağıtıldığını öne süren bir açıklamada bulundu. Nezdimde eğer herkes eski topraklar arzusu ile yanıp tutuşsaydı Rusya bir knezlikten ibaret kalırdı. Bu nedenlerle Rusya-Ukrayna savaşı ilk safhada operasyon adı altında yürütüldü. Herkes Rusya’nın birkaç haftada Ukrayna’yı ilhak edeceğini düşünüyor olsa bile savaş uzadı. Palyaço denilen Volodimir Zelenski, devleti bir arada tutabildi ve büyük bir direnme ve Ukrayna ilerlemeleri konuşulmaya başlandı. Hiç şüphe yok ki bunun, küresel batı güçlerinin sağladıkları ekipmanlar ile gerçekleşmesinin etkisi büyük.

Putin önce süreçte kullandığı “operasyon” kelimesini “savaş” ile değiştirdi. Ardından kısmi seferberlik ilan etti ve şimdi, günümüzde Suriye’ye kaçma iddiaları ile gündeme geliyor. Bunlar yaşanırken herkesi korkutan şey nükleer silah kullanma ihtimalini birkaç kez dile getirmesi oldu. NATO’nun toplam nükleer sayısına kafa tutan bu federasyon, hiç de ciddiye alınmaması gereken veya bazı çıkarlar uğruna sinirlendirilmesi gereken biri değil. Umarım Ukrayna’nın doğusunda hak iddia eden Rusya Federasyonu ve otoriter lideri Vladimir Putin, bir yeni dünya savaşına kapı aralamaz. Benim fikrim ise bu savaşın bir kazananının olmayacağı ve daha büyük şeylere yol açacağı kanaatinde.
“Küresizleşerek dünyalara ayrılan yeryüzünde tarihi kırılma sürecini adımlıyoruz.”
-Prof. Dr. Mehmet Akif Okur
“3. Dünya Savaşı’nı bilmiyorum ama 4. Dünya Savaşı taş ve sopalarla olacak.”
– Albert Einstein
“Putin’i Zor günler bekliyor. Yaşanılan olayların kazananları ABD ve İngiltere’dir.”
– Prof. Dr. Yaşar Onay
Kaynakça
Rus Tipi Federalizm, Rusya Federasyonu’nda Yürütmenin Konumu ve Otoriterleşme
Rusya’da Federalizm Tartışmaları
Rusya Federasyonu Anayasası
Lenin-Sosyalizmin Kızıl Şafağı
SSCB Siyasi Rejiminin Ana Hatları
Çağdaş Devlet Sistemleri